İnsanın iradesinin devre dışı kalması veya bırakılmasıyla başka iradelerin ipotek ya da yönlendirmesi devreye girer. O zaman, insan hem kendisi olmaktan çıkar hem de gündemini belirlemekten mahrum kalır. Oluşturulan suni gündemlerin gelgitlerinde girdaplara düşen gibi çırpınır durur.
Dikkat ederseniz, tam “Kendi gündemimizi oluşturacağız, konuşacağız!” dediğimiz anlarda birden samimi ve doğal olmayan bir el araya girer. Bir yönüyle istemesek de öznesi de nesnesi de olmadığımız yapay ve huzura göz diken argümanlarla doldurulmuş bir gündeme dâhil olmak zorunda kalıyoruz.
Lokal kalan bazı çalışmalar dışında bir bakalım, hangi söylem, eylem bizim asıl gündemimizdir?
Cevabınızı aslında duyar gibiyim: “Hiçbiri...”
Kendimizin olmayan ve eyyamcı bir mantığın “hesabıma/menfaatime geliyor.” havasıyla estirdiği rüzgâra yönümüzü/yelkenimizi vermeyelim.
Bunu söylerken olan bitene kulağımızı tıkayalım, doğrudan olmasa da dolaylı bir şekilde bizi ilgilendirmesi muhtemel konulara kayıtsız kalalım, demiyorum.
Amaçla araç ayırtını yapmak gerektiğinden asılla furuat farkını bilmek lüzumundan bahsediyorum...
Eğer çakıl taşları öreceğimiz duvarın büyük taşlarındaki boşluğu dolduracaksa elbette önemlidir; ama aynı çakıl taşları ayakkabımızın içine girip yürüme hızımızı azaltacak ve bizi hareketsel noktada rahatsız edecekse çabucak çıkarıp atacağız.
Eğer bir ateş, üşüyen bedenleri ısıtmak, sert demirleri eritip şekil vermek içinse muhakkak kıymetlidir; ama aynı ateş evlere yangın, cehenneme biriktirilmiş yakıt olacaksa hiç durmadan söndüreceğiz.
Eğer bir bıçak, yaralı bedene neşter, tadı güzel bir meyveyi dilimleyecek araç amaçlıysa lazımdır; ama mazlum bedenleri yaralamak/kanatmak için uzanmışsa/uzatılmışsa kılıfından dahi çıkarılmamasını sağlamalıyız...
Eğer bir hareket hizmet amaçlıysa ve adaletin tesisine adaysa gönüllü nefer olunmalıdır;
Ama aynı hareket, hizmet(!) kılıfı altında mahremiyetleri yok sayıyorsa,
Sırlara yarın koz olarak kullanmak için koca kulaklarla teknolojik kulak kabartıyorsa,
Diyalog deyip de haramı ve helali aynı çatı altında buluşturup sonra da “konsept hatası” deyip içinden çıkmaya çalışıyorsa,
Yıllarca masum(!) olarak sunulan aslında masumiyeti rüyalara bile hasret bırakacak kadar unutturuyorsa,
Kirlenmiş niyetlerle “Peygamber, Cebrail...” gibi kavramları ölçüsüz ve İslamî olmayan bir yaklaşımla kullanıyorsa hevesini kursağında bırakmak hak olur!...
Eğer, bir iktidar/hükümet adalet adına muktedir olmaya ve hakkı ikame etmeye çalışıyorsa gece gündüz bu uğurda mesai sarf ediyorsa canla başla destek vermek şart olur;
Ama aynı hükümet küçük çaplı artıları gün yüzüne çıkarıp çoğaldıkça çoğalan eksi hanesini gizlemeye çalışıyorsa,
Seçimden seçime oluşan veya oluşturulan mağduriyetlerle “Ben size lazımım, beni bu sinsi kurtlara yem etmeyin!” deyip halkın desteğine sığınıp asıl mağduriyetlere kör kesiliyorsa,
Paralel yapıyı deşifre edip gerçek ve ciddi bir tehlikeyi göz önüne sererken arka planda “deveyi havuduyla yutmak”la eşdeğer olan yolsuzlukları/hırsızlıkları örtmeye çalışıyorsa buna alet olmamak ve yanlışlara rağmen hamisi kesilmemek elzem olur.
Gerçek hürriyet, Allah`a kul olmaktır. HÜR neferler, bu bilincile yola koyuldular.
Hür neferler olmamız/olmanız umuduyla Allah`a emanetsiniz!