Eskiler, ‘Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.’ demişler.

7 Ekim Aksa Tufan’ından bu yana en çok konuşulan konulardan biri Müslüman ülkelerin -özellikle Türkiye’nin- israille sürdürdüğü ticarettir.

Siyonist vahşet, katliam ve soykırım dünyanın gözü önünde ve neredeyse saat başı yapıldığı halde Türkiye kişisel, sivil, ulusal ve uluslararası tepkilere rağmen israille ticari ilişkilerini 2 Mayıs 2024’e kadar kesmedi ve sürdürdü. Bu tarihte ‘Ticari ilişkiler kesildi.’ denildi ve doğal olarak siyasi, ekonomik ve askeri tüm ilişkiler kesilecek diye bir umut oluştu. Bir de üstüne İncirlik ve Kürecik gibi üsler kapatılırsa değmesin keyfime yağlı boya kıvamı olacaktı.

Bu tarihten sadece bir iki ay sonra Türkiye-Filistin ticareti astronomik olarak artınca ve bu durum istatistiklere yansıyınca zihinlerde ‘Ne oluyor?’ türünden sorular oluştu.

Bu işte bir bit yeniği vardı.

Siyonist vahşet, mazlum Gazze halkına bir gıdım gıdayı dahi çok görürken,

Gazze halkına giden bir tır dahi sınırlara yanaştırılmazken veya sınırlı sayıda tırın geçişine izine verilirken,

Nasıl oluyordu da Hayfa Limanı’ndan Filistin’le ticaret bu kadar akışkan oluyordu ve yüksek rakamlara ulaşıyordu?

Oysa çoğu haber ve iddia ise Türkiye’nin resmi söylemiyle çelişiyordu. Türkiye, israil ile resmi olarak ticareti durdurmuştu; ama veriler, istatistikler ve limanlardaki yük gemileri bunu doğrulamıyordu. İki ülke arasındaki ticaretin üçüncü ülkeler üzerinden devam ettiği söyleniyordu. israille ticaretin devam ettiğine dair iddialar gün yüzüne çıkınca HÜDA PAR, Saadet Partisi, kimi muhalif milletvekilleri ve sivil oluşumlar devreye girdi.

israille ticaret devam ediyor mu, etmiyor mu?

israilli yetkililerin ticaretin devam ettiği yönündeki açıklamaları,

SOCAR firması üzerinden yakıt ikmali,

israile yük götürdüğü tespit edilen gemilerin realitesi, iktidarı yalanlıyordu.

Bazı bakanların açıklamaları ciddi çelişki barındırıyordu.

israille ticaretin devam ettiği iddiasıyla meşru protesto hakkını kullanan ve sivil inisiyatif geliştiren kişi veya grupların ciddi polis engeliyle karşılaşması hatta bazı göz altıların yaşanması gönülleri daha da daraltıyor ve zihinlerdeki soru işaretlerini ve ‘acabaları’ pekiştiriyordu.

Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanlığı gibi en üst ağızlar ticaret iddialarını kesin bir dille yalanladılar:

“2 Mayıs 2024 tarihinden sonra ülkemizden israile yönelik ihracat ve ithalat için tescil edilmiş hiçbir gümrük beyannamesi veyahut israilden ülkemize ulaşan hiçbir israil sevkiyatı bulunmamaktadır. israil için gümrük sistemi kapalıdır.”

Bu açıklama yeter mi?

Yetmez…

Ticaretin kesildiğine ve yapılmadığına dair somut ve kesin deliller ortaya konmalıdır.

israilin kokusunu dahi taşıyan hiçbir gemi, uçak, tır ülkenin sınırlarına dahi sokulmamalıdır.

Onlarca Avrupa ülkesi, Siyonist vahşete karşı net tepkiler ortaya koyuyor.

İran, Yemen, Lübnan fiilen savaşın bir tarafı iken, HÜDA PAR’ın çifte vatandaşlığı olan israillilerin vatandaşlıktan çıkarılması ve yargılanması önerisi meclisin tozlu raflarında duruyor. israille siyasi ilişkiler yavaşlasa da bir şekilde devam ediyor.

Bugüne kadar israilli hiçbir yetkili de fiilen kovulmadı, sınır dışı edilmedi veya yargılanmadı!

İncirlik ve Kürecik gibi üslerden her gün kardeşlerimizin üzerine ölüm yağdıran uçuşlar ve istihbaratlar var.

Boykota devletin ön ayak olduğuna dair en küçük bir girişim yok!

Üstelik devlet kurum ve kuruluşlarının çoğunda boykot ürünleri olduğu gibi sergileniyor, satılıyor.

Şimdi siz söyleyin!

Gürleyen bulutlar yağmur olup yağmıyorsa susuz topraklar nasıl neşvünema olacak?