Gönül ister ki her hafta bu köşemizde iç açıcı konular, gök ve deniz mavisi gibi nefes aldıran hususları yazalım. Dünyanın imtihan veçhi bunu mümkün kılmıyor. Yaşamın zorluk, musibet, darlık ve çatışma yönünün daha ağır basması tabloyu resmetmemiz mesuliyeti vermektedir. Bu da doğru tutum, doğrudan yana davranış ve sorunların çözümünü göstermekle olur. Dünya istikbarı, aileye yönelik saldırılar, nesli ifsat, Gazze ve Lübnan direnişi, Siyonist vahşet, Kürt ve Zaza halklarının haklarının verilme iradesi gibi birçok tırman/dırıl/an sorun, realite ve hususlar, olaya insanca ve Müslümanca bakmamız hususunda bizi mecbur kılıyor.

Söz bir taş misali kafa kırsa da, acı laf misali gönül dağlasa da hak ve mazlumdan yana olması şiarı hem dünya hem ahiret adına önemlidir. Biz de bu babta sözümüzün haktan nasiplenmesi, doğrudan yana olması ve doğrultması için çabalıyoruz, çabalayacağız.

‘Sorunları çözeceğiz, sıkıntıları gidereceğiz, hakların temini için uğraşacağız.’ iddiası el atılan her düğümü çözmüyor; aksine kördüğüm yapıyorsa çözümün sanıldığı gibi uzak olmadığını ve bu çözümü göstermek gerektiğini biliyoruz. Çözüm için çok kafa yormaya, mesai sarf etmeye, felsefe yürütmeye, ideolojik yaklaşıma, tarafgir sunumlara ve tarafları zorlamaya gerek yoktur. Anlayacağımız ailevi, cemaatsel, yerel ve küresel sorunlar teorik usullerle ve suni pansumanlar ile çözülmez. Çözüm noktasında kuşatıcı olmayan her proje ve adım yeni sorunlara kapı aralar. Karanlığa kızmak, küfretmek çözüm değildir. Böyle bir tavır karanlığı gidermediği gibi gücü azaltır ve motiveyi dağıtır. Marifet karanlığı aydınlatacak ışık/nur kaynakları bulup bunları yakmak, tutuşturmaktır.

İnanç, etnik ve dil, ekonomi, ideolojik baskılamalar, kadın ve eğitim gibi sorunlar hemen akla gelen sorunların bazılarıdır. Bu sorunlar listesine bir nokta koymak mümkün değildir. Çünkü beşeri sistemlerde imar sanılan yapı, varlık mayasına uymadığı için sorunları çözmede yetersiz, yetkisiz, beceriksiz ve faydasızdır. Buradan medet ummak sorunları çözmediği gibi sorunları çoğaltır ve her bir sorunu bir çıkmaz sokağa evirir.

İslam; kuşatıcı, evrensel, mükemmel ve şaşmaz ölçüleri; vahiy ve sünnet gibi sağlam kaynakları ile bize sorunların çözümü için net, etkin, sağlam, etkili ve sürekli adresini göstermektedir. Medine Vesikası, Saadet asrı, Veda Hutbesi ve dört halife uygulamaları çözümün nerede olduğunun apaçık beyanıdır.

Çözüm adına açılım yapmak, adım atmak, sorunları masaya yatırmak, toplantılar yapmak güzeldir ve gereklidir; fakat İslam’ın elmas emsal Hak ölçütlerini bırakıp beşeri fikir ve ideolojik yaklaşımlarla çözüm arayışı şaşkınlık, aymazlıktır. Bu tutum ve durum asla kabul edilemez. Sadece şu iki örneklendirme diğer tüm sorunların tek çözümünün İslam olduğunu göstermeye yeter de artar:

İnançla ilgili her türlü sorun, sıkıntı ve açmaz çok kolay ve hızlı bir şekilde şu ayete sarılmakla çözülür: 'Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve müminler için hidayet ve rahmet geldi.' (Yunus Suresi, 57)

Dil, kimlik, renk ve diğer birçok fıtri farklılık ve çeşitlilik ideolojik panzehirler ve radikalizmle değil “Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Hem de sizi şubeler ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız…” (Hucurât Suresi, 13) ayetinin ve “Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbiniz birdir, babanız birdir. Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takva iledir.” hadisinin ışığında kardeşlik sırrıyla güzelleşir.