Dünya mı garip, insan mı garip; yoksa insanın yapıp ettiklerine endeksli sonuçlar mı bu garipliği oluşturur?
Kanaatimce bu gariplik tek taraflı değildir. Dünya, insan ve davranışlar üçlüsü bu garipliği ortaya çıkarıyor.
Bu gariplikler, bazen güzelliklere hizmet eder, vesile olur. İnsan, hayranlıkla bir hayretle bu garipliklere imrenir.
Bu gariplikler, bazen çirkinliklere, zulme hizmet eder, sebep olur. İnsan tiksinen bir şaşkınlıkla bu garipliklere nefrinler eder.
Buna verilebilecek binlerce örnek vardır; ama sadece Gazze’de yaşanan vahşet hakkında yakın uzak, dost düşman, mümin kafir, bizden bizden olmayan insanların tavırları, yaklaşımları, tepkileri, tepkisizlikleri, durgunlukları ve hareketlilikleri üzerinden düşündüğümüzde bunu çok net görürüz.
…
Hafta sonu SDAM’ın(Strateji, Düşünce ve Analiz Merkezi) Kayseri’deki 8. Akademik toplantısına katıldık. Kendi kulvarı, çalışma alanı ve etkileşim bağlamı yönüyle önemli bir buluşmaydı. Buluşmayı gerçekleştirenleri tebrik ederken iki gün boyunca sunulan bildirileri, soru ve değerlendirmeleri çok değerli buldum.
“Çağdaş Sorunlar ve Çözüm Arayışları” başlıklı akademik toplantıda ‘şehir, gıda, yapay zeka, inanç, hukuk, batılılaşma’ gibi ana konuyu tamamlayan farklı başlıklar vardı.
Bu ve benzeri toplantılar ve çalışmalar dikkatimizi ilmi bilinç, aktivite ve yoğunlaşmalara tekrar çekiyor. Bu çalışmalar, mümin bir bakışla bize şunu öğretiyor:
İlim; ilmi sonsuz olan Allah’ın Alim isminden soyutlanamaz. Bu sebeple ‘sosyal ilimler, fen ilimleri ve dini ilimler’ bir bütün olarak Allah’ın ‘İqra’ emrine uygun öğrenilmeli, öğretilmelidir. İlmi çalışmalar, tespitler, süreçler, buluşlar ve karşılaştırmalar kendi disiplini içinde veya disiplinler arası olarak bu bilinç doğrultusunda yapılmalıdır.
Akademi ve akademik çalışmalar sadece üniversite ile sınırlanmamalı. Evlerimizde ve diğer tüm ilmi buluşma/toplantılarda ilim öğrenme ve öğretme kendi çapında bir akademik seviye kazanmalıdır.
Bilim, salt bir edinim değildir; aynı zamanda amel/davranış, ahlak birlikteliği isteyen bir husustur. Duygusuz düşünceler olmayacağı gibi düşüncesiz duygular da olmaz. Amelsiz ilmin ‘inkara’, ilimsiz amelin ‘yobazlığa’ yol açacağı unutulmamalıdır.
Bütün ilmi çalışmalar, sağlam, doğru, gerekli ve faydalı okumalar, araştırmalar ve üretmeler çerçevesinde olmalıdır.
İlmi çalışmalar; bireye, topluma ve alanına katkı sunabilmelidir.
İlim, fıtrat ve edep çizgisinde öğrenilmeli ve öğretilmelidir; aksi halde ilmin dünya ve insanlık için nasıl ‘yıkıcı, tahrip edici ve ötekileştirici’ olduğu ortadadır…