İnsi şeytanların İblis Şeytan’dan öğrendikleri en büyük şeytanlık; dil, kimlik, mezhep, klik ve cinsiyet üzerinden yürüttükleri ‘kibir, hased, taassub ve ötekileştirme’ rezilliğidir. Bu tutumun tümü karşımıza ‘ırkçılık’ olarak çıkar. Bazıları ‘ırkçılık ve faşizm’ kelimelerinin ‘olumsuz, itici ve rijit’ kapsamını kendi ırkçı fikirlerine yakıştırmadıkları için ‘muhafazakâr, milliyetçi ve vatansever’ gibi bir tık daha iyimser kelimelerin arkasına sığınıp içinde bulundukları şer ve şeytani durumu meşrulaştırmak ister ve kendilerini ‘yapıcı, iyi niyetli’ göstermeye çalışırlar.

Kayseri’de çirkin şahsi bir olay üzerinden Suriyeli mülteci/muhacirlere karşı sokağa taşan öfke, ırkçılık illetinin ne kadar habis, rezil, zalim ve yıkıcı olduğunu bir kez daha gösterdi. Irkçı faşistlerde nükseden çukur bir durum, bu olaylar silsilesinde de kendini gösterdi. Kayseri’de meydana gelip ülkenin birçok iline sıçrayan ve Antalya’da 17 yaşındaki Ahmet’in katledilmesine kadar varan provakatif olaylar silsilesinde 474 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 285 kişinin ‘göçmen kaçakçılığı, yaralama, uyuşturucu, hırsızlık, cinsel taciz, dolandırıcılık, tehdit, hakaret, gasp ve alıkoyma’ gibi suçlardan birkaç defa adli işlem gördüğü hakikati tabloda öne çıkarılan ‘ahlak, bayrak, vatan’ gibi bağrışmalarla nelerin üstünün örtülmek istendiğini fazlasıyla göstermiyor mu?

Her tarafından vıcık vıcık suç, günah, ahlaksızlık ve seviyesizlik akan çete/eşkıya sürüsü ‘vatan, bayrak, ahlak, iffet’ gibi konularda üste çıkmaya çalıştılar. Irkçılıktan beslenerek ‘Arap, Kürt ve Zaza’ kardeşlerine karşı kin besleyenler, öfke bileyenler nedense aynı dürtü ve refleksle bayrağa karşı saygısızlık eden Çipras misali Batılı tiplere cüretlen(e)mediler. Her türlü ‘taciz, arsızlık, hırsızlık’ içinde bulunan İngiliz, Alman veya Rus birine ‘Vatan, Millet ve Sakarya’ mehter marşıyla efelen(e)mediler.

Bayrağı sadece Suriyeli için, Iraklı için, Kürt ve Zaza kardeşleri için ‘namus’ görüp etmediği zulüm ve yapmadığı saldırganlık kalmayan Avrupa’da bu bayrağa saygısızlık yapılınca, kendi kanlarından olanlara aynı kendilerinin yaptığı gibi faşist duygularla saldırılınca niçin bayrağın ‘namus’ olduğu akıllarına gelmez?

Küçük yaşta birine tacizi (faili Suriyeli’ydi diye) öne sürüp azgınca sokağa taşıp kurt gibi uluyanlar, gerçekten derdiniz ‘ahlak ve iffet’ ise aynı taciz Kilis’te Gina Mercimek isimli Suriyeliye yapıldı.

Üstelik sonrasında Gina vahşice katledilerek kuyuya atıldı.

Olayın faili de iki Türk’tü.

Emani el- Rahmun, Sakarya’da yaşayan Suriyeli bir anneydi. Bu kadın da iki Türk tarafından tacize uğradı.

Sonrası mı?

On aylık bebeğiyle birlikte katledildi.

O zaman niçin bu ahlaksız, vahşi ve cani tiplere karşı ‘Türklük’ damarınız kabarmadı. Yoksa ‘Benden’, ‘Ê me yê’ ve ‘Inê ma wo’ deyip sus pus mu oldunuz?

Ümmetin zayıf, çaresiz, mazlum ve muhacir halklarına efelenmeye gözünüz kesiyor da değerlerinizi Batılı tarz yaşamı için elinizin tersiyle ittiğiniz Batı ‘siyasi, ekonomik, askeri ve teknolojik’ yönden ümüğünüzü keser, muslukları kapatır diye mi sümsük sümsük sessiz kalıyorsunuz?

Gaza gelip hızını alamayan, ‘Ben ırkçı değilim; ama ülkemde şunu bunu, şöyle böyle’ şeyleri istemiyorum.’ saflığına bürünen ve mazeretine sığınan zavallı sana da seslenmeden edemeyeceğim:

Bil ki diğer, öteki insanlara karşı ne sebeple olursa olsun ‘dil, ırk, kimlik, toprak, mezhep, camia ve tarafını bir şekilde öne çıkarman, övmen ve değerli göstermen tek kelimeyle ırkçılıktır.

Ve her ırkçılık, faşizmden beslenir.

Haliyle nebevi beyanla;

“Irkçılığa çağıran bizden değildir.

Irkçılık davası uğruna savaşan bizden değildir.

Irkçılık davası uğruna ölen bizden değildir.”

Yusuf ARİFOĞLU