Filistin özelinde Gazze’de büyük bir acı, katliam yaşanmaktadır. Gazze’nin içinde bulunduğu imtihan sadece bugünün ve bu Ramazan ayının imtihanı değildir. Hz. Âdem’den ta günümüze kadar, günümüzden kıyamete kadar yaşanan ve yaşanabilecek bir imtihandır. Allah’u Teâlâ bunu bize “Sizi korku ve açlıkla, mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksilterek imtihan edeceğim, diye?” ayetiyle bildirmiştir.

Gazze’deki vahşet dolu ve acılarla yüklü tabloları görünce gözlerimiz yaşarıyor, çocuklarımıza sarılmaya utanıyoruz. Hayattan, yiyip içtiklerimizden artık bir tat alamıyoruz. Bu olacak, olması gerekiyor. Meseleye sadece yaşanan dramlar ve çekilen acılar yönüyle bakmayalım.

Meselemiz imtihanlar yaşamak değil, imtihanlar karşısında takınacağımız tavırdır.

Gazze bu tavrın en güzel sınavını verdi.

Gazze imtihanını kazandı. Gazzeliler çocuğuyla kadınıyla, yaşlısı genciyle en güzel şekilde sabrettiler, imtihanlarını geçtiler.

Asıl bakmamız gereken şey biz imtihanımız, kazandık mı?

Bu süreçte hepimize düşen sorumluluklarımız vardı.

Bizler bu süreçte güzel bir imtihan verebildik mi?

Resulullah aleyhi selam buyuruyor ki; “Kim bir kötülük götürse onu eliyle düzeltsin…”

Eliyle düzeltmek, denilince aklımıza elimizle kötülük yapana tokat atmak geliyor. Ancak hadiste geçen elden kasıt güç, yetki ve iktidardır. Kimin o kötülüğe engel olacak gücü varsa onun asıl sorumluluğu o gücünü kullanarak zulme engel olmasıdır.

Hadisin devamında “…Buna gücü yetmeyen diliyle düzeltsin!...” diyor. Yani gücü, iktidarı, yetkisi olmayan kişinin diliyle düzeltmesi demek, yazarlarımızın bu zulme engel olması için yazmasıdır. Şairlerimizin şiirleriyle, sanatçılarımızın ezgileriyle, hatiplerimizin ve eğitimcilerimizin bunu konu edinip toplumu bilinçlendirmesiyle bu sorumluluğunu yerine getirmiş olurlar.

Buna da “güç yetiremeyen”in sorumluluğu ise “kalbiyle buğz etmelidir.” Halktan çok şey bekleyerek onlara haksızlık etmeyelim. Halka düşen sorumluluk, son aşamadır. Yani halk bu zulme karşı olduğunu, zulmü kabul etmediğini protesto, boykot, infak ve duayla göstermelidir. Herkes yapabildikleriyle yükümlüdür ve herkes üzerine düşeni yaparsa bir diğerimizin sırtındaki yük azalacaktır. Eğer bizler elimizden geleni yaparsak Allah’ın yardımı muhakkak gelecektir. Bu Allah’ın vaadidir.

Gazze’deki mücahitleri hep birlikte gördük/görüyoruz. Allah Teâla, Gazze’de o kadar şanlı ve izzetli tablolar önümüze koydu ki şaşırıp kalıyoruz.

Cömertlik mi istersin var tablo,

Fedakârlık mı istersin var tablo,

Adanmışlık mı istersin var tablo,

“Ey Müslüman seni öldürmeye gelen sende dirilsin!” hadis-i şerifinin tecellisi olan bir tablo mu istiyorsun var.

Son bir asırda siyonist çetenin Kudüs, Aksa ve Gazze ekseninde uyguladığı vahşeti gönlümüzün bir tarafı yangına dönüşerek, gözlerimiz gözyaşına boğularak teheccüdde, dualarımızda “Gazze Gazze!” diye inleyerek telin edelim, reddedelim ve acılarla kuşanalım; ama sadece bu perdeyi aralayıp olaya bakmayalım. Bir yanımız ümit ile kuşansın, bir yanımız sürekli kendi elimizin uzanabileceği bir alan noktasında bir direnç geliştirsin.

Gazze’de 156 gündür yaşanan bir soykırım üzerinden yaşanan imtihan sadece Filistinlilerin imtihanı değildir, sadece bizim imtihanımız da değildir.

Bu imtihan öncellikle kendisine Müslüman’ım diyen ve vicdanlı her insanın imtihanıdır.

Onların imtihanı direnmek, tahammül etmek ve tevekkül etmektir.

Bizim imtihanımız ise kararınca kadarınca onlara karşı olan kardeşlik ve ensar vazifemizi hakkıyla icra etmektir.