5, 6, 7 ve 8. sınıf öğrencileri ve bu öğrencilerin velileri önümüzdeki hafta 12 Şubat Pazartesi gününe kadar seçmeli ders havuzundan ders seçebilirler. Seçmeli dersler, yasal olarak öğrenci ve veli tercihiyle belirlenir, belirlenmelidir; ama bunun pratiği öyle değildir. Maalesef seçmeli ders noktasında okul idarecileri devreye giriyor, kendileri aşağıdaki iki hususa göre dersi seçiyor. Ve çoğu zaman öğrenci ve velisinin bundan haberi dahi olmuyor.
- İktidar ve idari mekanizma bu konuya nasıl bakıyor? Şu an mevcut hükümet, seçmeli ders noktasında ‘Kuran-ı Kerim, Siyer ve Temel Dini Bilgiler’ gibi dersleri daha çok önemsemektedir. Doğal olarak MEB, Diyanet ve bu konuda duyarlı birçok STK bu derslerin seçilmesi için çabalıyor, girişimlerde bulunuyor. Maddiyat, modernizm ve zevk noktasında daha çok etkilenme alanında olan çocuklarımızın manevi yönüyle güçlendirilmesi, öne çıkarılması ve desteklenmesi hayat memat bir meseledir. Bu bağlamda ‘Kur’an-ı Kerim, Siyer ve diğer dini derslerin’ seçilmesi gereklidir ve önemsenmelidir. Bu dersler için bir adım ileri giderek zaman, zemin ve beklenti bağlamında bu dersler zorunlu hale getirilmelidir.
- “Okulumdaki öğretmenlere ek ders çıkarmalıyım!” yaklaşımı daha çok ‘danışıklı dövüş’ şeklinde ilerleyen bir yaklaşımdır. Zaten zorunlu olan ‘Matematik, Türkçe, Fen ve Tarih’ gibi dersler ‘sınav, ihtiyaç(!)’ gibi gerekçelerle yeniden seçiliyor/seçtiriliyor. Örneğin benim bir öğrencim, beş saat zorunlu İngilizcenin yanı sıra altı saat Seçmeli İngilizce dersi alıyor; ama ben kendi çocuğuma okul idaresinin tutumundan dolayı Zazaca dersini seçtiremiyorum. Oysa zaten yoğun bir ders yükü içinde benzer/aynı derslerin seçilmesi öğrenciye faydadan çok bıkkınlık getirir.
Seçmeli ders havuzunda bir yönüyle bilgiye, bir yönüyle yeteneğe, bir yönüyle inanca ve bir yönüyle öğrencinin ana diline cevap veren dersler mevcuttur. Her öğrenci, bu havuzdan üç dersi seçebilmektedir. Özellikle Türkçe dışında ikinci bir dil olarak Kurmanc, Zaza ve Lazların yoğun olduğu bölgelerde iki dersin inanç/maneviyat doğrultusunda ve üçüncü dersinde ilgili öğrenci/öğrencilerin ana dili doğrultusunda seçilmesi, seçtirilmesi ve teşvik edilmesi gerekir.
İngilizce ve Almanca gibi dersler zorunlu olarak müfredata dâhil iken coğrafyamızın öz evlatlarının kendi anadillerini seçmeli ders bağlamında –lütufla ve dostlar alış verişte görsün yaklaşımıyla- seçmesi, öğrenmesi hatta seçememesi büyük bir problem ve utançtır.
Bazı kişi ve gruplar kodlanmış bir zihin ve olumsuz bir algı nedeniyle Zazaca ve Kurmanci derslerinin seçilmesine mesafe koymakta ve çeşitli bahanelerle bu dersleri seçmemekte ve seçtirmemektedirler.
Sol ve Kürtçü yaklaşım sergileyen kişi ve gruplar ise anadilde eğitim isteğinde samimi değiller ve bu işi bir propaganda malzemesi yapmaktan öte bir adım atmıyorlar/attırmıyorlar. Haliyle bu iki yaklaşım, anadillerini öğrenmek isteyen öğrencileri ve velilerini iki arada bir derede bırakıyor.
Kimlik, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet bağlamlı saflaşma, ayrışma, kavga ve ötekileştirme insanımıza hiçbir şey kazandırmadığı gibi çok şey kaybettirmektedir. Oysa dil ve renk Allah’ın varlığının birer delili ve ayetidir. Dil ve renk farklılığı ayetin diliyle tanışma, anlaşma ve kaynaşma vesilesidir. Bu farklılık, toplumlar ve halklar için bir zenginliktir. Herkesin kendi anadilini öğrenmesi, öğretmesi ve yaşatması fıtri bir haktır. Bu hak, hiçbir gerekçeyle sınırlandırılamaz.
Değer, gelenek ve inançlar farklı diller ve kültürler içinde anlam kazanır, gelişir, zenginleşir ve birbirini etkiler. Bu bağlamda Zazaca ve Kurmanca derslerinin seçilmesi –hatta anadilde eğitim verebilir seviyeye getirilmesi- için çabalayalım. ‘Kuran-ı Kerim ve Siyer’ gibi manevi dinamiklerimizin temeli olan derslerin seçimi kadar anadil derslerinin seçilmesi için de gayret gösterelim.