Kudüs, İslam’ın çağlar üstü hakikatlerini ve insanlığın ortak değerlerini temsil eden mübarek bir belde, kutlu bir şehirdir.

Kudüs, Kur’an’ın miras kıldığı ve kendisine ziyaret yapılması nebevi tavsiye ile caiz olan üç mescitten biri olan Mescid-i Aksa’nın hamisi mukaddes bir topraktır.

Kudüs, Mescid-i Haram’dan sonra yeryüzünde inşa edilen ikinci mabed Mescid-i Aksa’nın ev sahibi olarak nice peygamberin hatırasını barındırır.

Kudüs, imana uygun bir duruşun, müstakim bir istikametin, sevgiyi içeren bir yönelişin ve nebevi mücadelenin ekseni bir merkez olarak Müslümanın olmazsa olmazıdır.

Kudüs, Müslümanların idaresinde olduğu dönemde tüm dünyaya ‘emniyet, sulh, merhamet ve adalet’ dağıtmış nadide bir tablodur.

Kudüs, Hıristiyan ve Yahudi idaresinde ise zulüm, talan, vahşet, işgal ve katliamı iliklerine kadar hisseden ve hissettiren bir miyardır; bu sebeple Kudüs’ü savunmak, Kudüs’e sahip çıkmak her boyna yüklenmiş bir sorumluluktur.

Kudüs, sadece Müslümanlar için değil her insan için bir vicdan, ahlak ve hukuk sınavıdır.

Kutsal belde, kutsal toprak, doğruluk mekânı, Allah’ın şehri, barış diyarı, İslam’ın ilk kıblesi ve inananların kenti gibi birçok güzel isimle müsemma Kudüs tevhidin dünyaya pompalandığı merkezdir.

Kudüs; İslam’ın miracının ilk basamağı, tevhidin bidayeti, Davud’un gönlünün ve gözünün sevdalı ağrısı, Süleyman’ın tahtının tacı, Zekeriya’nın mukaddes çilesi, Meryem’in iffetli çığlığı, Yahya’nın hüzünlü şehadeti, İsa’nın sancısının şahidi, Ömer’in adalet sembolü, Selahaddin’in duasının katığı, Abdulhamid’in tavizsizliğinin izzeti ve Ebu Ubeyde’nin zulme yağan cihad tufanıdır.

Karakoç’un deyimiyle ‘Gökyüzünde kurulmuş ve yeryüzüne konulmuş bu şehir’ peygamberler, kutsal kitaplar, İsra’lar, dualar, savaşlar, barışlar, göçler, isyanlar, intifadalar, işkenceler, murabıtlar, mescitler, kutsal mekânlar, kahramanlar ve şehitleriyle kutsal olmanın bedelini her zaman ödeyen bir turnusol kâğıdı, bir sınav evrakıdır.

Ümmet ve kimsesizlik, izzet ve zillet, mazlumiyet ve zulüm, hatırlayış ve nisyan, cesaret ve korku, iman ve inkâr, ihlas ve nifak, doğru ve yalan… Her yüze ve her cibilliyete göre sunusu olan bir kürsüdür Kudüs.

Kudüs; ulvi bir sevda, yüce bir dava, kutsal bir emanet, mahzun bir yetim, özgürlüğün zorlu koşusu, zaferin zahmetli yokuşu ve cihadın alına vurulan çat’ıdır.

Kudüs konuşan ve yaşayan tarihtir.

Kudüs, hayır ve bereketin mahsulüdür.

Kudüs; İbrahim’le kucaklaşma, İmran’la kaynaşma, Meryem’le mihraptan gülümseme, havarilerle ilahi sofrada buluşma, Muhammed’le aleyhisselam ‘Tin ve Zeytun’ yeminine sadakat demi ve zeminidir.

Kudüs; enbiya yurdu, evliya diyarı, sulaha yadigârı, ecdadın mirası, mücahitlerin cihadının semeresidir.

Kudüs; HAMAS’ın ahdi, Kassam’ın sadakati, seriyyelerin tufanı, yaşlıların tahammülü, annelerin direnci, çocukların sevdası ve ümmetin dengesidir.

Kudüs; benim, sensin, odur, biziz, sizsiniz, onlardır.

Kudüs; insanlıktır ve ümmettir.

Kudüs’ü unutma ki unutulmayasın!

Kudüs’e sahip çık ki mahşerde sahiplenilesin!

Unutmayalım, Kudüs’e nasıl bakarsak Kudüs de bize öyle bakar.