İzzeddin el-Kassam… İngiliz işgaliyle başlayan Aksa direnişinin sembolü öncü ilk şahsiyettir. O; basiretli bir komutan, iyi bir hatip, bilge bir âlim, korkusuz bir mücahid ve Allah yolunda aziz bir şehittir.
İzzedin el-Kasam’ın Filistin’in bağımsızlığı ve ‘Lailaheillallah’ kelimesinin hâkim olması için Suriye, Libya ve Filistin eksenli başlattığı mücadele günümüze kadar büyüyerek gelir. Bu mücadele Hamas, Kassam Tugayları, Kuddüs Seriyyeleri ve İslami Cihad önderliğindeki şanlı intifadalar ve Aksa Tufanı’yla Siyonist işgalcinin korkulu rüyası olur.
İzzedin el-Kassam’a ait olan aşağıdaki sözler, İslam’ın cihadını ve mücahidini anlamamız için önemli telkinler içermektedir:
- Mücahid, Allah tarafından seçilen ve ibadette, imanda ve Allah’ın emirlerine uymada kusursuz olan bir kişidir. Bir mücahid, fakirlere ve hastalara yardım eder, açları doyurur, akrabalarını ziyaret eder ve bu davranışlar onda doruğa ulaşır… Bir mücahid bu samimiyeti ancak “Büyük Cihadı” yani nefse karşı olan cihadla başarabilir.
- Dürüstlükte sebat etme, doğru olma, başkalarına saygı gösterme, haramlardan korunma cihattır ve bir Müslüman, sadece bu cihadı hayatlarında uygulayarak komşuları ile huzur içinde yaşayabilir.
- Büyük cihat ve samimiyet, tamamıyla iyi bir karaktere sahip olabilmek içindir. Sağlam bir karakter cihattaki cesaretten daha önemlidir. Allah (Celle Celaluhu), Peygamber efendimizi (Aleyhisselam) överken, onun iyi karakterini ve takvasını övüyordu, cesaretini değil. İyi karaktere sahip bir insan hiçbir zaman küçük düşürülmeyi, aşağılanmayı kabul etmez, savaşır. Dolayısıyla erdem, savaşmak için cesaret ve atılganlıktan önce gelen bir ön koşuldur. Büyük cihad, küçük cihaddan daha büyüktür.
- Batıda sadece seküler bilimle elde edilebilecek bir vicdan ve mantık dengesi İslam’da Allah’ın bir armağanı olarak mevcuttur. Bu şu ayetlerle sabittir: “İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir...” (Necm: 39-40)
- Müritlerin öğrenemedikleri hiçbir şey yoktur. Bir makineli tüfek bir silah olmasının yanı sıra bir mantalitedir. Cihadın gerekçesi Allah’ın emirlerini yüceltmektir; ancak baskı ve aşağılanma hiçbir şekilde kabul edilemez. Kendilerine eziyet edenlere, yanlış yola sapanlara, saldırganlara karşı şiddetle savaşılmalıdır. Mücahid savaşına konsantre olmalı, esirlere karşı insanlığını korumalıdır.
- Müslümanların düşmanlarına karşı sayıca üstün olmak gibi bir zorunlulukları yoktur. Bu ayetlerde de görüldüğü gibi en temel şartın imandır: “Ey peygamber, müminleri cihada teşvik et! Eğer sizden sabreden yirmi kişi olursa iki yüz kişinin üstesinden gelir ve eğer sizden yüz kişi olursa o küfredenlerden binini alt eder. Çünkü onlar, gerçeği kavrayamayan anlayışsız bir topluluktur.” (Enfal, 65)
- Allah’ın kendisiyle birlikte olduğunu bilen ve günahkârlarla günah işlemelerini önlemek için savaşan kişi öleceğini bilse bile temel öğretiye ulaşır. Çünkü şahadet diğer Müslümanların savaşmalarına ilham kaynağıdır ve şehadet cihad ve İslam için bir çıradır.
- Müslüman ancak kendinden mesuldür. Arkasında birilerinin olması savaşabilmesi için bir şart değildir. Mücahid, onu takip edenler için bir öncü, bir ışıktır. Sayısı ne olursa olsun, ne kadar küçük olursa olsun Mücahid Allah’a güvenmeli, zaferin geleceğinden emin olmalı ve muzaffer olacağına inanmalıdır.
- Şehadetin bu dünyaya ait bir başarı olduğu gibi şehidi cennette bekleyen ödüller de vardır. Bu kader, zaferin bir ölçüsüdür. Mücahidin şehadet sevgisi onun zaferini de sağlamlaştıracaktır. Çünkü düşmanın sevgisi sadece dünyayadır.