Bazen düşünürüm, bu ülkede bu kadar cahil, bilinçsiz, hazımsız ve merhametsiz insan hangi zaman diliminde ve hangi mekânda yetişti. Sonra düşünürüm de ülkemin güzel insanları yüzyıldır aralıksız bir şekilde ‘laiklik, liberalizm, modernizm ve demokrasi’ gibi beşeri ve batıl fikirlerin tazyikine maruz kaldı, kalıyor. Bu tazyik; zulüm, baskı, zorunlu ve tek tip eğitim, ötekileştirme ve algı oluşturma gibi birçok yöntemle yapılmıştır.
Eğitimin öğretimden, maarifin tedris ve talimden koparıldığı bir sistemde yeni nesilden ‘ahlak, erdem ve hürmet’ beklemek zordur. Haliyle bu yanlış, batıl ve Batılı sistemin cenderesinden geçen insanlar kendi öz değerlerine, inancına ve insanına yabancı ve tahammülsüz bir hal alıyorlar.
Dil, ırk, düşünce ve mezhep üzerinden alabildiğine makro ve mikro milliyetçiliğin pompalandığı, prim gördüğü, alkışlandığı bir zaman ve zeminde her an ve her yerden faşist ve sadist ruhlu birinin çıkması artık alışılmış bir hal aldı.
Bir hafta önce elinde Allah’ın yüce kelimesi (Tevhid) yazan bayrağı taşıyan birinin saldırıya uğraması insanımızın, özellikle gençlerimizin ‘bilinç, bilgi, erdem ve anlayış’ olarak ne kadar sığ sularda gezdiğini göstermektedir. Kur’an’ın dilini, alfabesini Araplarla özdeşleştirecek ve Kelime-i Tevhidi Suudi bayrağı sanacak kadar saldırıya hazır cahil ve yobaz tipler dolaşıyor ortalıkta.
Batı’ya karşı, korkak ve özentili bu tipler iş İslam, Müslüman, ezan, örtü ve sakala gelince bir bakıyorsun eşek gibi anırmaya, köpek gibi havlamaya başlamışlar. Sahiplerinden koşullanmış ve ödül bekleyen bu tipleri iyi tanımak, onlardan sakınmak, onları deşifre etmek ve onlara karşı hikmetle ve olgunlukla mücadele etmek lazımdır.
“Ben İslam düşmanıyım, Allah’la savaştayım.” Deme cesaretinden yoksun bu tipler çalıyı dolanmayı meslek edinmişler. Bir rahibin haçı, rahibenin örtüsü, hahamın sakalı, solcunun tacizi ve faşistin bölücü söylemleri üzerinden eleştiri getirmeyi düşünmeyen aksine onların görünüm, söylem ve eylemlerini ‘inanç, kültür, sanat ve hak talebi’ isimleriyle allayıp pullayan bu kraldan çok kralcılar iş Müslümanın takkesi, tesettürü, sakalı ve sarığına gelince kıyametleri koparıyorlar. Tüm şeytanlarını saldırıya ve sokaklara çağırıyorlar. Ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Spor, sanat, kültür, edebiyat, sinema ve televizyon gibi araçları ülkenin inançlı insanlarının ve ümmet bileşenlerinin aleyhine kullanmaktan bir an bile geri durmuyorlar.
Bunlar bir de utanmadan bu saldırıları ‘gazeteci, yazar, akademisyen, avukat ve aydın’ etiketleriyle yapıp kitlelere ‘Ne kadar büyük ve önemli bir iş yaptıklarının(!)’ mesajını verip algı oluşturmaya çalışıyorlar. Bunlar diplomalı cahiller, etiketli teröristler ve kravatlı hanzolardan başkası değildir. Bunların beyazına siyahına, erkeğine kadınına, Türk’üne Kürd’üne, solcusuna sağcısına bakıp toplumun farklı renkleri, ağızları diye kanmayalım. Bunlar kemiklerine -pardon batıl menfaatlerine- dokunmadıkça dost, ciddi, önemli ve bilge pozları takınırlar. Fakat inanç, değer ve ahlak üzerinden ‘haram, günah, çirkeflik ve kötülüklerine’ en ufak bir müdahale, nasihat, el çektirme hissettiklerinde kuduz köpekler gibi sağa sola saldırmaya hazırdırlar.
28 Şubat ve önceleri ülkemin güzel ve inançlı insanını zor zer, zulüm ve dipçikle hizaya getirmek isteyen bu tipler bugün istedikleri kuvvetten yoksun olduklarını bildikleri için saldırılarına ‘yaşama müdahale, sisteme başkaldırı, bölücülük ve gericilik’ gibi kulağa hoş gelen modern(!) kılıflar üretiyorlar.
Bu tiplerin hakikisi de taklidi de insana ve topluma zehir saçar. Sakınmak lazımdır.