İslam’ın savaşa bakışıyla batıl inanç ve beşeri ideolojilerin savaşa bakışı aynı değildir.
İslam’da savaş; imha eden, katleden, yakan ve yıkan bir harp yaklaşımı değildir.
İslam’da savaş; kalemle, sözle, elle, eylemle, duruşla ve silahla, insanlarla hakkın arasındaki engelleri doğru adımlarla, hikmetli yaklaşımlarla ve ahlaki kriterlerle kaldırma gayreti, cehdi ve mücadelesidir. Bu mücadelenin neticesinden de amaçlanan fetihtir.
Fetih, “açma, yol gösterme, hüküm verme ve zafere ulaştırma” anlamlarına gelir.
İslam’da fetih, Müslümanların toprak kazanımlarını istilâ ve sömürü savaşlarından ayırmak noktasında önemli bir donedir.
Fetih, bir yandan inşayı önceleyerek memleketleri İslam’ın güzelliğine ve adaletine açar bir yandan da ihyayı öne alarak gönülleri hidayete ve doğruluğa açar.
HAMAS ve diğer mücahit gruplar, Aksa Tufanı’yla İslam’ın cihat gerçekliğini ve fetih güzelliğini ümmete yeniden yaşattı ve insanlığa bunu bütün açıklığıyla gösterdi. İşte somutluğuyla Aksa Tufan’ının yeniden muştuladığı fetihten bazı somut örnekler:
Savaş; güç, imkân ve sayı çokluğuyla değil sağlam bir irade, doğru strateji ve inanmış bir avuç adanmışla kazanılır. İşgal tarihi boyunca Filistin direnişinin operasyonunu başlatan taraf olması, siyonistlerin ilk defa bu kadar ağır kayıplar vermesi, ilk defa aralarında üst düzey general ve asker olan işgalci askerin esir alınması, ilk defa 500 binden fazla yerleşimcinin işgal ettikleri bölgeleri terk etmek zorunda kalması ve MOSSAD’a ait istihbarat birimi ve arşivinin tamamen ele geçirilmesi bu çerçevede bir fetihtir.
Savaş, oyunu doğru kurmak, stratejiyi doğru belirlemek ve zafer inancını korumakla kazanılır. Karşı konulamaz, yenilmez zannedilen israil ordusunun yenilmesi, Siyonist askerlerin ne kadar aciz, korkak olduğunun görülmesi bir fetihten başka bir şey değildir.
Savaş, çoklu ve güçlü koalisyonlarla değil güçlü koordinasyonlar ve manevi kuşanmışlıkla kazanılır. ABD, AB, NATO ve Siyonist israil koalisyonuna karşı Kassam ve Aksa Tugaylarının koordinasyonu ve manevi kuşanmışlığı zafere giden taşları döşedi.
Aksa Tufanı, türlü algılarla kitleleri aldatan Siyonistlerin gerçek yüzünü deşifre eden bir fetih oldu. Bu fetihle, vicdanlı, merhametli ve akl-ı selim her kişi israil’in gerçek terörist ve dünyaya insan hakları/medeniyet dersi veren Batı’nın katmerli bir ikiyüzlü olduğunu gördü, anladı ve tavrını ona göre belirledi.
Siyonistlerin aslında kartondan bir devlet olduğu, kendi içinde dahi birlik olmadığı, ihtilafları, dağınıklıkları ve çekişmeleri ile ne kadar aciz olduğu Aksa Tufanı fethinin güzel bir neticesi oldu. Bu vesileyle Siyonist arsızlık, hırsızlık, tehlike ve vahşet gören gözler ve işiten kulaklar tarafından görüldü, işitildi ve telin edildi.
Aksa Tufanı ile başlayan şanlı direniş ve dillere destan operasyonla Siyonist israil'le normalleşme projeleri tarihin çöplüğüne atıldı, ihanet projesi İbrahimi dinler söylemi boşa çıkarıldı, maskeli bir yiğitle -Ebu Ubeyde- dünyanın bütün maskeleri düşürüldü.
Aksa Tufanı, açık bir fetihe dönüşerek yerli hainleri deşifre etti, Arz-ı Mev'ud’un koca bir yalan ve hezeyandan ibaret olduğunu gösterdi.
Aksa Tufanı ümmetin acizliğini, ezikliğini ve yenilgi psikolojisini dağıtarak ümmete yeniden diriliş ve direniş için bir ruh, bir azık oldu. Bu ruhla cihad arzusu yeniden alevlendi, ümmetin birlik ve beraberlik umudu yeniden pekişti. Savaşın bir ahlakının, esirlerin bir hukukunun ve barışın bir semeresinin olduğu bu vesileyle görüldü ve bilindi.
Aksa Tufanı nihayetinde zaferin inananlara ait, israil’in sonunun yakın olduğunu ve Aksa’nın özgürlüğünün uzak olmadığını bir fetih muştusu olarak ümmete sundu.