Filistin nerede?
Suriye, Mısır, Ürdün ve Akdeniz arasında bir ümmet coğrafyasıdır.
Yahudi hâkimiyetinde olan Kudüs, Hz. Ömer zamanında barış yoluyla İslam toprağı olur.
1090’lı yıllarda Şii ve Sünniler arasındaki ihtilaf çatışmaya dönünce, Müslümanlar arasındaki vahdet bozulunca Kudüs 1099’da Haçlıların eline geçti. Bu işgal çok kanlıydı. 60.000 civarında Müslüman katledilir.
1187’de Selahaddin-i Eyyubi ilk önce Müslümanlar arasında vahdeti sağlar, ardından haçlılardan Kudüs’ü geri alır ve barışı yeniden tesis eder. İslam’ın bu aziz ve şanlı komutanı vefat edince ümmet arasındaki ihtilaflar tekrar gün yüzüne çıkar, Filistin’de karışıklık baş gösterir ve 1193’te Kudüs yapılan meşum bir antlaşmayla haçlılara geri bırakılır.
Bir müddet sonra Memluk Sultanı Baybars, Filistin’i haçlılardan parça parça geri alır ve 1229’da Filistin tamamıyla İslam toprağı olur.
1556’da Yavuz Sultan Selim’in Memlukleri yenmesiyle Kudüs, Osmanlı idaresine girer. Filistin yaklaşık 400 yıl imar, idare ve geçim olarak en huzurlu yıllarını yaşar.
Bu güzel idare, 1917 İngilizlerin işgaline kadar sürer. I. Dünya Savaşı’nda İngilizler, Kudüs’ü işgal eder ve uydu/kukla bir yönetim olan Ürdün Emirliği kurulur. Ve Filistin toprakları İngilizler tarafından bölünüp parçalara ayrılır.
İngiliz işgaline karşı, destansı bir mücadele başlar ve bu şanlı cihadın emir komutası Şeyh İzzeddin El-Kassam’dır. El-Kassam, 1935’te şehit edilir. Filistin’de bugün ‘İntifada ve Aksa Tufanı’ olarak bildiğimiz direniş ve cihad, onun çalışmalarının şanlı birer meyvesidir.
İngilizler, çeşitli hileler ve uluslararası aldatmalarla Filistin’i -ümmetin gözbebeği toprakları- 15 Mayıs 1948’de terör şebekesi Siyonist israile peşkeş çekerler.
O tarihten bu yana Filistin topraklarında ‘zulüm, işgal, kan, gözyaşı, yıkım, katliam ve vahşet’ eksilmez. Bununla beraber, ümmetin izzetli evlatlarının taşlarla, sapanlarla başlayan karşı duruşları, intifadalara, intifadalar Aksa Tufan’ına dönüşür.
Umudumuz ve duamız bu tufanın Siyonistlere ve emperyalist Batı’ya helak vesilesi, Gazze’nin yiğit evlatlarına ve Kudüs murabıtlarına kurtuluş, özgürlük ve zafer olmasıdır.
…
Filistin Tarihi, aslında yakın dönem ümmet tarihidir.
Filistin, ümmetin aynasıdır, vitrinidir. Bu aynada ve vitrinde gördüğümüz şudur:
Siyonist kaypaklık ve işgal, Batı yüzsüzlüğü ve zulüm, İslam devletlerinin yöneticilerinin korkaklığı ve ihaneti, bir avuç Müslüman’ın dillere destan izzetli direnişi ve şanlı cihadı…
Kudüs ve Mescid-i Aksa, ümmetin 106 yıldır kapanmayan parantezidir, dinmeyen ıstırabıdır, kanayan yarasıdır ve bitmeyen hasretidir.
Hem Filistin’de hem coğrafyamız dâhil olmak üzere tüm ümmet coğrafyasında başımıza gelen musibetler, kendi ellerimizin kazandığı ‘ihtilaflar, zaaflar, bencilikler, hırslar, nemelazımcılıklar, cehaletler ve suskunluklar’ sebebiyledir. Düşmanın tasallutu ve bitmeyen zulmü sadece bu sebeplerin bir vahim sonucudur.
…
Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın üç İlahi din için kutsal olduğu söylenir.
Bu koca bir yalan, büyük bir hile ve önü alınamamış bir aldatma ve aldanmadır.
Üç kutsal din diye bir şey yoktur. Allah katında din sadece İslam’dır.
Âdem, Nuh, İbrahim, İshak, Yakup, Yusuf, Musa, Davud ve Süleyman -aleyhim selam- peygamberlerin dini İslam’dı ve hepsi İslam peygamberiydi.
Yahudilik ve Hristiyanlık, tahrif edilmiş bir zihin ürünü batıl dinlerdir… (Devam edecek)