Zıtlıkların kapışma alanı olan şu yerkürede hasımların birbirlerinin açığını yakalamaya çalışmasından daha doğal ne olabilir?

 Belki de hasmının zaaflarını, eksiğini ve açığını kollamayan bir hasma hayret etmek lazımdır. Hele bu hasımlardan biri ezeli bir düşmanlık içine girmiş ve bu düşmanlığı hiç azaltmayacak bir harisliğe sahip ve sürekli hileleriyle alan kapma yarışına giriyorsa diğer hasımların onun tuzak ve aldatmalarına karşı rahat bir tavır sergilemesi, nemelazımcı bir pozisyon alması doğru değildir.

İnsanlık serüveninin başladığı günden istikamet yolunda duran baş düşman ve hilekâr rakip şeytanın her an açık kollayan, vesveseci duruşunu ihmal etmek akıl karı değildir. Bir de bu düşmanın ins ve cinlerden teşekkül etmiş bir aldanmışlar ve aldatmaya şeytandan daha şeytancı ordusu varsa o zaman 'iman, İslam' olanların daha bir uyanık ve dikkatli olması lazımdır.

Şeytan ve aveneleri Müslümanların içinde bulunduğu gafletten istifade ederek bize ait olan değer ve kavramları değiştirdiler. Bizim olmayan renklerin boyalarını gönül ve zihin duvarımıza sürdüler. Artık onlara ait kavramlarla düşünmek, yaşamak; onların beğendiği renklerle hayatımızı süslemek olmazsa olmazlar arasına girdi. Bu algı operasyonunun sonunda, koskoca bir İslam coğrafyasında sineğin ısırmasından kaçan bizler akrebin ısırmasına ses çıkaramaz olduk. Sinek ısırmasını o kadar abarttık ki, akrep ısırmasına karşı çıkanları 'Niçin sinek ısırmalarını görmüyorsun?' diye suçladık ve dışladık.

Son #AksaTufanı operasyonuna karşı çıkanlar, tam da bu nedenle karşı çıkmaktalar.

İnsan, elbette canını acıtan, ruhunu daraltan her sıkıntı ve zorluğu önemsemeli ve onu izale etmeye çalışmalıdır; ama tedavide hastalığın derecesine bağlı önceliği de göz ardı etmemelidir. Bir astım vakasıyla bir kanser teşhisi, bir bıçak kesiğiyle bir kurşun yarasının bir tutulması veya birincilerin ikincilerin önüne geçirilmesi oldukça gülünç değil mi?

Yılanın başı dururken kuyruğunu koparmak, ahtapot gibi çok kollu bir hayvanın başını bırakıp tek tek kollarıyla uğraşmak boşa kürek sallamak değil de nedir?

Yılanın başını ezince, ahtapotun kafasını koparınca kuyruk ve kollar zaten işlevsiz kalacak; aksi halde o baş kısa sürede yeni kuyruk ve kollar oluşturacaktır.

Bugün ümmetin kalbine saplanmış paslı bir hançer, ciğerlerine işlemiş bir kanser hücresi ve gönüllere fitne eken bir dessas olan israil gibi asıl ve işlevsel bir düşman dururken ikincil ve yönetilen bir konumda olan lokal hasımlarla uğraşmak güç kırılması, safların ayrıştırılması değil de nedir?

İlahi fermanla 'etrafı mübarek kılınan bir belde', Peygamberi pratikle 'ilk kıble bir cihet', jeopolitik bir konumla 'Ortadoğu'nun kalbi bir mekân', siyasi bir yaklaşımla 'üç büyük dinin kutsalı bir şehir' olan Kudüs’ün kurtuluş mücadelesi sadece Filistinlileri ilgilendiren bir konu değildir. İnsanlık ve İslam adına hareket eden herkes bu kurtuluşun gelmesi yolunda kadarınca canı, malı, emeği ve duasıyla mücadele etmelidir.  

Mescid-i Aksa işgal altındayken, siyonistlerin potinleri altında inlerken, ABD’nin kibirli gölgesi Filistin'de dururken hala 'Niçin Kudüs niçin Mescid-i Aksa?' dediğimiz anlaşılmadı mı?

İşte #AksaTufanı Operasyonu bu bilinçle görülmeli, önemsenmeli; bu haklı/şanlı mücadelenin arkasında durulmalıdır.