Her insan istediği gibi düşünür, istediği bir düşünceyi kabul eder ve bunu bir inanca dönüştürür. Buna kimsenin bir itirazı olamaz; çünkü insana bu hakkı Yüce Allah vermiştir. Ama doğru bir düşünce de hak bir inanç da olsa kimsenin düşüncesini dayatma hakkı yoktur. Hele hele bir inanç, bir düşünce ve bir ideoloji üzerinden toplumu tedhiş etme, fesada boğma ve fitnelere düşürme asla kabul edilecek bir şey değildir.

Fitne, katilden beterdir; çünkü katleden sadece bedenleri öldürmüş olur, fitne ise gönülleri ve zihinleri manen öldürmekle bir toplumu manevi yıkıma sürüklemiş ve ruhen yok etmiş olur.

Peygamberimiz aleyhisselam, fitneyi uyandıranı, tutuşturanı, fitneye ön ayak olanı ve alet olanı lanetlerken Bakara 193. ayetle İslam’ın cihadının fitneyi yok etme merkezli ve esaslı olduğunu görürüz. Yoksa birilerinin yanıldığı veya yanılttığı gibi İslam’ın cihadı/savaşı salt ‘küfür, şirk, haram ve günah’ ile değildir. Bu batıl tercihler, toplumu değiştirmeye, dönüştürmeye yönelik bir baskı, ifsad veya fitne halini alınca İslam’ın savunma ve izale etme refleksi devreye girer. Üstad Seyyid Kutub’un ‘Cihad, İslam’la insanların önündeki engelleri (baskı, zor, tedhiş, yasaklama, fesat ve fitne gibi) kaldırmaktır.’ şeklindeki tanımı önemli bir vurgudur. Haliyle toplumun huzurunu, ahlakını, inancını ve örfünü bozmaya yönelik her girişim bir fitnedir. Bu fitneye karşı durmak da önce insani bir erdemdir, sonra önemli bir İslami sorumluluktur.

Fitneyi yayanın, fesadı çıkaranın, bozgunculuğa yol açanın kim olduğu önemli değildir. Bu inkârcı bir kişi ve otorite olabileceği gibi inandığını söyleyen veya insanlığın yararına(!) hareket ettiğini söyleyen bir kişi, yapı ve otorite de olabilir.

Fitne; zaman ve zemine göre çeşitli oluşum, isim ve eylemler şeklinde ortaya çıkabilir. Günümüzde fitnenin birçok çeşidi ve şekli vardır. Bunlardan en çok şu ikisi öne çıkar:

Dinsizleştirme ve cinsiyetsizleştirme.

Din ve devlet işlerini birbirinden ayırma,

Laiklik üzerinden seküler bir yaşama maruz bırakma,

Benimle Allah arasına giremezsin savunusu;

Bilim, dinden bağımsızdır ve olan her şey doğayla ilintili olarak rastlantısaldır aldatması,

Allah, kâinatı yaratmış; ama o dünya ve kul ile uğraşmaz safsatası,

Din, ilerlemeye engeldir ve özgürlüğe karşıdır tezi gibi birçok yaklaşım, ifade ve fikir birer dinsizleştirme çalışmasıdır.

Karma eğitimin ısrarla savunulması ve karşı çıkanların saldırıya maruz bırakılması,

Cinsiyet ayrımcılığı bahanesiyle cinsiyetlerin aynılaştırılma çabası,

Bay bayan, kızım oğlum, erkek kız gibi ifadelere, mavi ve pembe renkli elbise ve oyuncak tercihlerine feminist yaklaşımla karşı çıkma; bunları ‘cinsiyet çağrışımı’ yapıyor diye mecrasında boğma gayretleri,

Aile, namus, iffet, nikâh ve nesil düşmanlığı, bunların ifsadı ve imhası için toplumsal algı ve uluslararası propaganda üretmek,

Özgürlük, çalışma hakkı, kadının beyanı esastır, beden benimdir istediğimi yaparım gibi kavram ve cümleler birer cinsiyetsizleştirme girişimidir. Bu girişimler de aslında küresel sapkınlıklara meşruluk verme amaçlıdır.

Müslüman toplum olarak bu iki fitneye ve genelde tüm fitnelere karşı  öfkeyle değil, akıl ve ferasetle hareket etmek lazımdır. Bu çerçevede ‘marufa (iyiliğe) sarılmak ve münkerden (kötülük) uzaklaşmak önemli bir noktadır.