Filistin Direniş liderlerinden Şeyh Raid Salah, yaklaşık bir hafta önce ‘Dünya Selamı Yayma Platformu’ kurdu. Birçok âlim ve ilgili kişinin dâhil olduğu platformun İslam’ın önemli şiarlarından biri olan ‘selam’ üzerine oluşması önemlidir.

Selam’la İslam’ın aynı kök türevli iki kelime olduğunu düşündüğümüzde aslında selamı yayma, İslam’ı yayma ile paralel bir çabadır.

Selam vermek, muhataba bir mesajdır.

Selam; güven, barış, muhabbet, itimat ve dostluk içeren bir mesajdır.

Selam, ‘eliyle ve diliyle emin olma’nın ilanıdır.

Selam, sana zarar vermeye çalışanı, düşmanlık edeni kendi duruşu ve kişiliğiyle ihya ve diriltme gayretidir.

Mümin’in kimlik parolası olan ‘selam’ ayet ve hadis-i şerifte de belirtildiği gibi aradaki sevgiyi ve ülfeti artıran sağlam bir bağdır:

“Siz bir selam ile selamlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeliyle karşılık verin veya verilen selamı aynen iade edin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.” (Nisa: 86)

“Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda SELÂMI YAYINIZ!” (Müslim, Îmân 93; Ebû Dâvûd, Edeb 13…)

O halde;

Selam olsun, tüm müminlere, gönül erlerine ve selamı hak edenlere!

Selam olsun, Kur’an âşıklarına ve Peygamber sevdalılarına!

Selam olsun, şehadeti bize sevdiren Yasinler, Aytaçlar ve Sacidlere!

Selam olsun, İlahi aşk uğruna feda olan Hallac’lara!

Selam olsun, küfür, şirk, nifak, sapkınlık ve günahın her yeri hayâsızca sarmaladığı bir demde ‘İman elde kor ateş!’ yananlara!

Selam olsun, malını, canını ve zamanını Cennet bedel satan müminlere!

Selam olsun, namaz, mücadele, davet, yardım ve cihad saflarını ‘kaynatılmış kurşunlar gibi’ sıklaştıran ve güçlendiren dava erlerine!

Selam olsun, Kur’an’a olan kinlerinden Kur’an’ı yakanlara Kur’an’ı yaşayarak ve Kur’an’a adanarak cevap verenlere!

Selam olsun, cami yarenlerine, meydanın Düccane’lerine, zindanın Yusuflarına ve hicretin Caferlerine!

Selam olsun, sükûtu seçen, umutla yaşayan, acılar içinde sabreden, iman saadetiyle şükreden ve istikamet yolunda sebat edenlere!

Selam olsun, İbrahimî itaati, İsmailî teslimiyeti ve Eyübî sabrı kuşananlara!

Selam olsun, Firavun sarayında Musa olmaya çalışanlara!

Selam olsun, “Ayakta kalacaksa Muhammed’in dini kanımın akmasıyla; o halde alın kılıçlar beni!” diyen Hüseyin’lere…

Selam olsun, Yunus gibi sevgi, Mevlana emsali aşk dağıtanlara!

İslam’ın diğer bir şiarı da Cuma Namazı’dır.

Cuma günü, üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gündür ve bu namaz münasebetiyle Müslümanların Bayramı’dır.

Cuma günü, ayetin diliyle namaz çağrısı işitilince alış verişi, dünyayı ve dünyalığı bırakıp Allah’ın emrine ve zikrine koşma günüdür.

Geçen Cuma, Cuma hutbesinin Cuma günü ve namazının önemine dairdi. Bu hutbeden hareketle kinini ve öfkesini kusan Altaylı ve diğer hazımsızlara ‘selam, Cuma, tesettür, ezan ve diğer İslami şiarlar’ bizi bağlar, bizi ilgilendirir ve bizi muhatap alır. Eğer dinimiz, yaşantımız ve şiarlarımız sizin laiklik anlayışınızla örtüşmüyorsa bu sizin sorununuzdur. Yıllarca, toplumun dini, inancı, kimliği ve dili üzerinde Demokles’in kılıcı gibi kullandığınız laikliğinizi alın sizin olsun ve tepe tepe kullanın!

Ey Laik; Kemalist ve Demokratlar siz değil; ey İman edenler, siz Cuma günü namaza çağrıldığınız zaman namaza koşun!

Var mı anlaşılmayan bir nokta? Hala anlamadıysan git yedi kilisenin tapusuna sahip dedene sor. O, sana anlatır senin kim olduğunu ve neye hizmet ettiğini.