Batı etkisiyle bugün birçok ülkede aile kurumu ve kadın hedef alınmaktadır. Bu hedef alma açıkça yapılmayıp ‘hak, tercih, özgürlük ve modernizm’ gibi kılıflar ve yasal düzenlemelerle meşru gibi gösterilmeye çalışılmakta ve sanki ‘bireyi/kadını değerli kılma’ gibi bir havaya büründürülmektedir.
Oysa gerçek anlamda ‘aile kurumu’ veya ‘Müslüman bir aile’ Batı’nın dünyaya egemen olma ve insanlığı istediği şekilde yönetme arzusu önünde en büyük engeldir. Bireyi kutsama, yalnızlaştırma ve sosyal hayattan koparma çabası bu yüzdendir. Ülkemizde ve benzeri yerlerde ‘İstanbul Sözleşmesi, Cinsiyetsizlik çalışmaları, 6284 sayılı kanun, erken yaşta evliliklere karşı çıkış ve zinayı bir hak olarak serbest görme’ türünden her çaba ve girişim de şehirlerde ‘mümin evler ve ahlaklı aileler’ oluşturma hazımsızlığının meşru(!)laştırılmış birer hinliğidir.
Batı menşeli bu projeler ve yasal düzenlemeler ailenin kurulmasını engelleme noktasında ‘su götürmez’ bir realitedir. Hepimizin bildiği ve şahit olduğu şu çalışmalar -maalesef- aile kurumunu yıkma ve sapkınlığı meşrulaştırma adına yapılır:
- Evlilik maddi ve geleneksel çeşitli kriterlerle alabildiğine zorlaştırılır.
- Evlilik yaşı ihtiyaç, sınav, iş, meslek ve hazır olma gibi farklı bahanelerle oldukça ileri yaşlara taşınır.
- Zihin, beden ve yaş olarak gerekli bir olgunluğa ulaşılmasına rağmen belirlenen bir yaş sınırının altındaki evlilikler yasaklanır, linç kampanyasına tabi tutulur ve cezalandırılır.
- Aynı yaş sınırının altındaki ve üstündeki evlilik dışı ilişkiler hak ve özgürlük sayılarak yasal korunmaya alınır.
- Cinsel sapkınlıklar ‘renk, sembol, arma, reklam ve film’ üzerinden özendirilir. Bu amaçla kulüp oluşturulur, kitaplar yazılır, yürüyüşler düzenlenir ve finans sağlanır.
- Zina ve cinsel sapkınlıklara karşı olma, onları reddetme ve onlara müdahale etmek hak ihlali ve özgürlük düşmanlığı olarak lanse edilir.
- Çocuk doğurmaya ‘aile planlaması’ gibi propagandalarla engel olunur. Bu aşamadaki insanlar ısrarla bazı eğitimlere ve seminerlere mecbur kılınır.
- Evin maddi yükü fıtri olarak erkeğe aitken, erkeğin çalışabileceği istihdam alanları oluşturulması gerekirken kadınlar ısrarla çalışmaya özendirilir, çalışması gerektiği telkin edilir. İlginçtir ki kadınların çoğu da albenileriyle(!) müşteri çeksin diye AVM’lerde ve merdiven altı işyerlerinde zül bir ücrete çalıştırılır.
Yine aynı projeler ve yasalar ikinci bir hedef olarak mevcut aileleri dağıtma eksenli yapılır. Zikredeceğimiz bu hususlar da bu ikinci hedefi gerçekleştirme amaçlıdır:
- Kadın güya ekonomik açıdan güçlendirilir; ama burada hedeflenen evin kadınını evin erkeğine karşı bir hasım, karşı koyan ve başı buyruk hareket eden konuma getirmektir.
- Kadın özgürlük ve ekonomik bağımsızlık kılıflarıyla alabildiğine evinin dışına çıkmaya ve çalışmaya özendirilir. Kadından yana oldukları iddiasında samimilerse ev kadınına da ‘meslek’ statüsü versinler. Ve ev kadınını toplumun yarınlarını yetiştiren ‘anne’ olarak ödüllendirip aylık maaşa bağlasınlar.
- Erkeğin aleyhine kadının lehine delilden mahrum beyanlar delil kabul edilir.
- Süresiz nafaka ile erkek bir ömür boyu sömürülür, dul maaşı, mal rejiminde ortaklıkla boşanma ve kabul etmeyenlerin cezalandırılması ile kadın, yuvasını yıkma veya bir problemi çözme iradesinden ziyade evliliğini bitirme noktasında cesaretlendirilir ve eli rahatlatılır.
- Çocuklar, ‘bireysel inisiyatif ve değerlilik’ kandırmasıyla anne babaya karşı isyan hususunda cesaretlendirilir, bunu koz olarak kullanabileceği algısı oluşturulur ve çocukların beyanı delilsiz de olsa anne baba aleyhine delil olarak kabul edilir.
- Doğru yanlış, etik etik dışı, iyi kötü, zararlı zararsız fark etmez. Çocuklara istedikleri şekilde serbestçe yaşayabilecekleri ve bunun kendileri için bir hak olduğu söylenir. Haliyle anne baba etkisi, telkini, tepkisi ve nasihati yok sayılarak yetkisiz ve değersizleştirilmiş ebeveyn faktörü oluşturulur. Haliyle dini ve örfü terbiyeden yoksun bireyler çarşı pazara ve sokaklara salınmış olur.
- Uç bir örnek olarak ergen bir birey kendi isteğiyle yaptığı haram ve ahlaksız bir durum karşısında anne baba tepkisi ve engellemesi ile karşılaşırsa bu fiziki müdahale ve şiddet kabul edilir. Çocuğun beyanı esas kabul edilir ve çocuk yasal koruma altına alınır. Ve maalesef başına buyruk küçük firavunlar toplumda ‘birey’ diye kabul edilir. Sonrası mı gelsin intiharlar, vahşice katledilmiş sevgililer, anne babalar…
Aile toplumun temelidir. Ailenin yukarıda anlattığımız gerekçelerle çökmesi veya çökertilmesi toplumun çökmesi, maddi manevi iflasa sürüklenmesi demektir.
Bunun için ne yapılması mı gerek?
Özün özü ve kemali Allah’ın kelamında sorumuz cevabını bulur:
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum Suresi 22. ayet)
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”
(Tahrim Suresi 6. ayet)