Faraza insan hayatında din, vahiy, peygamber ve kitap olmasaydı fıtrat dediğimiz ilahi kodlama ile yine insanoğlu bazı şeyleri sevmeyecek, yapmayacak ve çirkin görecekti. Yine hiç kimse kendisine yalan söylenilmesini, arkasından konuşulmasını, malının alıkonulmasını, canına kastedilmesini, haksız kazancı ve daha birçok fıtrata aykırı söz ve davranışı istemeyecek, reddedecekti. Kaldı ki ‘din, vahiy, peygamber ve kitap’ gibi Yaratıcı adına ve O’nun katından birinci derecede uyarıcı, hatırlatıcı ve caydırıcı unsurlar olmasına rağmen çoğu insanın haram, günah, kötülük, şirk ve sapkınlıkta ısrar etmesi; batıl saflarda yer alması nasıl mümkün olur ve kabul edilebilir.
Fıtrat meşruiyete bakar, ahlaki olana bakar, insani olana bakar, birey ve toplumun huzuruna bakar, nesillerin sağlıklı devamına bakar. İnsan yapımı bir makinede dahi kullanım kılavuzu dışındaki müdahaleler, yönlendirmeler cihazı garanti kapsamı dışına çıkarır, arıza oluşturur, belki de çöp olmasına sebep olur. Teknolojik bir alete üretim dışı müdahale kabul etmeyen ve bunu reddeden akıl, kodlaması ilahi yaratılış fabrikasında yapılan ve bütün cihazları Yüce Allah tarafından en ahsen şekilde dizayn edilen insana başkaca beşeri fikirlerin, ideolojilerin ve son zamanlarda gittikçe artan sapkınlıkların müdahale etmesini nasıl kabul eder.
Sosyolog Alain Touraine, “Uygarlık ve sürekli ilerleme diye diye yeniden hayvanlığa döneceğiz.” sözü adeta bugün bütün cinsi sapkınlıkların doğallaştırılmak istemesiyle karşılık buluyor. Touraine, hayvanlık diyor; ama hayvanın da kendi yaratılış içgüdüleri içinde merhamet, nesli koruma gibi refleksleri vardır. Bunlarınki hayvanlaşma değil ‘çukurlaşma, en sefil ve sefih olma, hayvandan daha aşağı olma’ halidir.
Son günlerde edebiyat, kültür, sinema, sosyal medya, spor, aktüel, magazin, eğitim ve her türlü sosyal alan üzerinden sapkın anlayışın savunucusu ve sözcüsü kesilen kişi ve gruplar fıtri cinsiyetlerine veya mahremiyetlerine aykırı şekilde davranmakta ve adeta bilinçli bir şekilde kurgulanmış gibi sapkın cinsel yönelimlerini ilahlaştırmaktadırlar. Ne yazık ki birçok devlet ve hükümet de bu cinsi sapkın eğilimleri kanunlaştırmak adına ön açıyor, bu tür siteler, filmlere ve kaynaklara ulaşılmasını kolaylaştırıyor. Küresel sermayenin inisiyatifindeki her türlü medya bu sapkın role bürünen ve bunu bir tercih olarak kabul eden bakan, belediye başkanı ve sanatçılarla ilgili haberleri özendirici bir dille dünya gündemine sunuyor.
Bunu kabul eden akıl, akıl olmasa gerektir. Bunu hoş gören vicdan, vicdan olmasa gerektir. Bunu hak olarak tanımlayan kişi, insan olmasa gerektir.
Lut kavminin helak olan ve taşlaşan dinozorlarından rol devşiren küresel güçler ‘kadın ve aile’ üzerinden insanlığı ve nesli vurmak istiyor. Bunu yaparken de ‘onur, hak, tercih, cinsiyet eşitliği, renklilik’ gibi kelimeler üzerinden yürümeye çalışıyor.
Bu sapkınlıkların her bir çeşidi de Batı dillerindeki isimlendirmelerin ilk harfiyle bir kısaltma yapılmış. Burada amaç, tınılı bir kısaltmanın içindeki çirkinliği, rezilliği ve hadsizliği örtmektir. Oysa bunlar kalkıp istedikleri ‘dey…, kav…, ib…, aşu…’ gibi sapıklıkların isimlerini açıktan söyleyemezler; çünkü şu an kendilerine destek veren ve hoşgörüyle bakanlar dahi onları sapkınlıkları içinde boğmaya çalışacaklar.
Bugün fıtrata aykırı bu sapkın tercihleri savunan ve birer hak olarak görenlere sorsak; gerçekten bir gün erkek evladının yanında eş olarak bir erkeği, kız evladının yanında eş olarak bir kızı görmek ister mi?
Biz bütün bunları birilerini hedef göstermek, nefret söylemi geliştirmek, birilerinin yaşam tarzına müdahale etmek için söylemiyoruz. Biz bunları Batının tefessüh etmiş yaşam tarzlarını ailemize, çocuklarımıza yaşam tarzı olarak dayatmak isteyenlere ve onların savunucularına karşı söylüyor ve haykırıyoruz. Diyoruz ki;
Bu sokak çıkmaz sokak!
Bu satırları; bu yol dönüşü olmayan, pişmanlığın fayda vermediği bir yol demek için, cinsi sapıklığa ve sapkınlığa dur demek için, her türlü sapıklık ve sapkınlığa karşı anneleri, babaları, ilgili kişileri, hükümeti ve devleti uyarmak için yazıyoruz.
Bu satırları; kadın hakları, feminizm, Demokrasi, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi süslü kavramlarla servis edilen ve birtakım kişiler ve kurumlar tarafından desteklenen bu onursuzluğun ve ahlaksızlığın karşısında olduğumuzu belirtmek için yazıyoruz.
Namus, iffet, ahlak, fıtrat gibi güzelliklere değer veren bizler hiçbir şeyden korkmadan, çekinmeden, ailemiz adına, neslimiz adına, mümin olma onuru adına bu ONURSUZ’luğu ve SAPKINLIĞI ismini dahi zikretmeden mecrasında boğalım.