Geçen beş haftalık yazı dizimizde ‘Siyaset İslâmi Tebliğ ve Davet İçin Araç Olmalıdır’ konusunu ele almaya çalıştık. Bu hafta ve birkaç hafta ‘Gençlerin Siyasetteki Yeri ve Rolü’ üzerinde duracağız. Amacımız, doğruya ulaşmak ve doğru sanılan bazı yanlışları göstermek olan bu yazılarımızın faydalı olması umudumuzdur.

Gençler niçin siyasetten uzak duruyor/bırakılıyor veya gençler niçin siyaset yapmalıdır? soruları sorulabilmeli ve cevaplanmalıdır. Türkiye’de her siyasi partinin gençlik kolları vardır; ama işin garip tarafı gençler siyasi arenada yok gibidir. Bunun ‘gençlerin toy görülmesi, tecrübesiz oluşu, büyüklerin onların gölgesinde kalmak istememesi, bilinç eksikliği ve genç isteksizlik’ gibi birçok nedeni vardır.

Siyaset, toplum için bir mekteptir. Bu mektep, fert veya grup olarak kendini ve toplumu yönetme mekanizmasıdır. Herkes sürüsünün çobanı olduğu için bir yönüyle ‘birilerini sevk etme, etkileme ve yönetme’ konumundadır. Baba evinin çobanı, öğretmen sınıfının çobanı, müdür işyerinin çobanı, kadın evlatlarının çobanı, yönetici halkının çobanı ve fert olarak herkes duygu, düşünce ve davranışlarının çobanıdır. Bu sebeple herkes ‘terbiye, eğitme ve idare etme sanatı’ olan siyaseti bilmeli ve siyasetle doğrudan/dolaylı olarak iç içe olmalıdır.

Siyaset doğru zaman, zemin, yöntem ve kişilerle olursa yönetim adil ve toplum huzurlu olur; yanlış zaman, zemin, yöntem ve kişilerle olursa idare zalim ve toplum huzursuz olur.  Bu bağlamda her siyasetçi üzerine düşeni yapmalıdır ve gençlerin enerji, fikir ve yeteneklerinden faydalanmalıdır. Ülke geleceği ve sağlıklı nesiller için sürekli yeni ufuklar, yeni fikirler ve yeni isimler önemlidir. Siyasi hareket ve partiler, bu ilkeyi göz ardı etmemeliler. Bunun yolu, gençlerin siyasetle buluşturulması, siyasi bilinç kazanması ve siyasete dâhil edilmesinden geçer. Deyim yerindeyse hem temsiliyet ve hem muhalefet açısından genç siyasetçi yetiştirmek siyasi partilerin görevlerindendir.

Siyasi partiler, gençleri siyasi çalışmalarda genellikle el ayak işlerinde kullanırlar. Hem onlara hem de halka göre genç ve siyaset kelimesi ‘etkinlik veya miting’ denince akla gelir. Eğer, genç desteklediği siyasi partinin etkinlik veya mitinglerinde ‘bayrak asma, broşür dağıtma ve slogan atma’ gibi çalışmaları yürütüyorsa kocaman bir helal olsun ve takdiri hak etmiştir. Elbette, siyasi partilerin bu bağlamda koşan, koşturan gençlere ihtiyacı vardır ve olacaktır; ama genç ve siyaset denince aynı zamanda partinin her çalışma alanında bulunma, fikir sunma ve sorumluluk alma akla gelmelidir.

Siyaset, sosyal yaşamın idare mekanizması açısından ana sütundur. Sosyal yaşam, tüm bireylerin paydaş olduğu bir ortaklıktır. Kadın erkek, genç yaşlı, köylü şehirli, okumuş okumamış ve varlıklı yoksul her birey bu ortaklığa çabası, yeteneği, gayreti ve bilgisi kadar dâhildir ve dâhil olmalıdır. Ülkemiz gibi genç nüfusun yoğun olduğu bir yerde gençliğin siyasetle ilgilenmesi ve iç içe olması ihmal edilemez bir konudur.

Biyolojik, sosyolojik ve psikolojik boyutları ile değerlendirdiğimizde gençlik, sadece bir yaş dönemi için geçerli bir tanım değildir.

Gençler sosyalleşme sürecinde siyasi kimliklerini kazanan, toplumu etkileme gücüne sahip ve aynı zamanda toplumdan etkilenen bireylerdir.

Gençler, yetişkinlerden farklı olarak özgün bir duruş, sürekli bir heyecan ve azalmayan bir dinamizmle toplumsal siyasi olguları değerlendirme kabiliyetine sahiptirler.

Gençler, ülkelerinin sosyal, siyasi ve ekonomik yönden kalkınması, yönetim çabasının kurumsallaşması açısından hayati bir önem taşımaktadırlar.

Orta ve ileri yaş bireyler daha statükocu bir yaklaşımla var olanı koruma refleksi sergilerken gençler geleceğe dönük anlayışları, dinamik ruhları, en iyiyi yapabilme, ülke yönetimine talip olma iddiasıyla ülke gündemi ve siyasi yaklaşımın inşasında bir umut ve ufukturlar.

Yusuf ARİFOĞLU