Bir hafta önceki yazımızda İslami hizmet için çok çeşitli yol ve alanlar olduğunu ifade etmiştik. Evet, İslam’a hizmetin yolları çoktur:

İman daveti, Kur’ân eğitimi, ilim öğretimi, fikir aşılamak, ahlâklı davranmak, iyilik yapmak, yardımlaşmak ve selam vermek bu yollardan birkaçıdır. Bütün bu yollar da emr-i bil maruf we nehy-i ‘anil münker bilinciyle “dine meylettirmek ve taraftar olup tutunmaya teşvik etmek ve dini vazifeleri hatırlatmak” amaçlıdır.

İbâdet ve duâ nasıl Allah rızası içinse siyaset de Allah rızası için olur, olmalıdır.

Adil olmayan, hakkı gözetmeyen, menfaati ve tarafgirliği önceleyen, hedefe varmak için her yolu ve girişimi meşru gören bir siyaset İslami değildir. Belki bu tür meşum çabalara ‘politik ayak oyunları’ demek daha doğru olur.

Siyaset, bir çıkar, dünyevi bir menfaat için değil, Allah rızası için yapılmalıdır.

Müslüman siyaset konusunda şu üç şıktan üçüncü şıkkı gözetmeli ve tercih etmelidir; çünkü diğer iki şık Müslüman kişi ve topluma yakışmaz. 

1- Siyaseti dinsizliğe âlet,

2- Dini siyasete âlet,

3- Siyaseti dine âlet.

Din, nasihatten ibarettir. Siyaset ise, onu nasihat olmaktan çıkarır; âlet eder. Bu sebeple siyasetle ilgilenilecekse ve siyaset bir Müslüman için kaçınılamayacak bir hal alırsa;

“Siyaset, dine âlet edilmelidir. Din değil siyasete, başka hiçbir menfaate âlet edilemez. Din siyasete değil, siyaset dine hizmet edecek. Böyle bir girişimle siyaseti dinsizliğe âlet edenlere, dinin izzeti, üstünlüğü ve yüceliği gösterilmiş olur.”

Müslüman’ın “siyaseti dine âlet” etmekten başka çaresi yoktur; aksi halde amaç ile aracın yeri değişir. Böyle bir tutum, İslami çaba ve mücadele için felaket olur. Müslüman kulluk, amel, ilim, tebliğ ve irşad gibi temel düsturlar ile vazifeli olduğu için sadece siyaseti değil mal, makam, imkân, sağlık ve can gibi her şeyini dine âlet edecek, İslam’ın hizmetine verecektir.

Siyaset, insanları eğitme, terbiye etme ve yönetme sanatıdır. Bu sanat, bir beklenti ve menfaatin doğrultusunda kötü amaçlar için kullanılırsa, insanlar kandırılmış olur. Yok, bir Müslüman, siyaseti televizyon, gazete, radyo, internet ve bazı iletişim araçları gibi insanların yararına ve İslam’a faydalı olmak için kullanırsa, elbette insanlık yararına, toplum faydasına ‘hayırlı bir çığırdır.’

At izinin it izine karıştığı fitne dolu bir zamanda, birkaç yürekli Müslüman ‘İslam’da siyaset var, bunun delilleri şunlar şunlardır, siyaseti İslam’ın emrine vereceğiz’ demeye ve bunun için kollarını sıvamaya görsün! Emperyalist ve siyonistler tarafından engellendiği yetmezmiş gibi, sözüm ona bazı Müslümanlar tarafından “Dinde siyaset olmaz, dini siyasete alet etmeyin!” hezeyanları ile Müslüman birey ve toplumu siyasetten engellenmek isteniyor! Oysa siyaset kurumu tıpkı televizyon, gazete, radyo, internet ve bazı iletişim araçları gibi İslam’ın daveti ve hayata uygulanması için bir araçtır.

Son iki asırdır içimizdeki Batı hayranı tipler, uşak ruhlular dinde siyaset olmaz yalanı ile insanımızı kandırdılar ve insanımızın siyasete karşı soğuk kalmasını sağladılar. Oysa kendileri 100 yılı aşkın bir süredir yönetim ve idareye talip oldular, bunları tekellerine aldılar, o makamları işgal edip menfaatleri doğrultusunda bu ülkeyi 100 yıl boyunca ABD ve Hristiyan Avrupa’nın hizmetine amade kıldılar. Bu süreçte, Batı algılı siyaset bütün amaçları sahtekârlık, hırsızlık, haksızlık, tarafgirlik olan ve İslami değerleri reddeden, Müslümanları sosyal hayattan uzaklaştıran, devletin malını talan eden türedi ve zalim tipleri başımıza musallat ettiler.

Tüm bunlara rağmen hala ‘Müslümanın siyasetle ne işi var mı; yoksa Müslüman sonuna kadar siyasetle uğraşmalı ve Allah rızası için siyaseti dinin hizmetine vermeli, dine alet etmelidir mi diyeceğiz?’