Son günlerde ‘festival organizasyonu’ şeklinde medyada haber, duyuru veya davetlere rastlıyoruz. Son birkaç yıldır bu tür organizasyonlar Batı’dan Doğu’ya kaydırılıyor. Doğu’daki il ve ilçelerde bu etkinliklerin artması ve artırılması bu konuyla ilgilenmeyi gerektiriyor. Festival ismiyle önümüze çıkan bu tür etkinlikler masum bir niyetle yapılmamaktadır. Bu etkinliklerde ‘kadın erkek iç içeliği, alkol tüketimi, müzik bahanesiyle Kur’an ayetleriyle alay edilmesi, toplumun örf ve âdetine uymayan giyim ve davranış tarzları, etkinliğe organizatörlük yapan ve katılanların çoğunun toplumsal değerlerle barışık olmaması’ niyetin ne kadar art olduğunu gösteriyor.

Festival, yeni bir sosyal aktivite değildir. Festivaller antik dönemden günümüze kadar var olan ve Doğu toplumlarında panayır olarak bilinen toplum sevinci ve neşesi anlamına gelen faaliyetlerdir. Günümüzde daha çok turistik amaçlı düzenlenen festivallerin toplumlar üzerinde ahlaki, kültürel, ekonomik, çevresel ve sosyal etkiler olmak üzere birçok etkileri vardır. Bu etkiler, birey ve toplumu birçok yönden etkileyip değiştirebilmektedir.

Festivaller ve benzeri organizasyonlar organizasyonun içeriği, seslendiği kitle, düzenleyicileri ve katılımcıları açısından toplum ve bireyleri “olumlu olumsuz, faydalı zararlı, ahlaki ve gayr-i ahlaki” yönden dönüştürebilmektedir. Çünkü hiçbir davranış, söz, girişim, eylem veya etkinlik amaçsız ve hedefsiz değildir ve bunların her birinin istenilen, beklenen veya tahmin edilen neticeleri vardır.

Festivaller, beslendiği toplumun yaşam tarzı, dini dinamikleri, kültürü ve geleneği ile örtüşmelidir. Toplumları ahlaki açıdan zaafa uğratabilecek ve insanlık bilinci yönüyle dezenforme edebilecek festivaller, masum gerekçelerin arkasına sığınılarak topluma sunulamamalı. Duyarlı bir toplumsal bağlam oluşturularak hızla bir ahlaki çürüme ve yozlaşma oluşturan bu tip festivallere “hikmetle, meşru gerekçelerle ve ısrarla” karşı konulmalıdır.

Tehditler, ambargolar, savaşlar ve işgaller ile Müslüman toplumları dinamiklerinden koparamayan Batı ve Batılı algı bizi “edebiyat, sinema, müzik ve etkinlik” üzerinden vurmaya ve ahlaki açıdan bozmaya çalıştı/çalışıyor. Emperyalist vahşet, yüz yılı aşkın bir süredir her türlü kamuoyu oluşturma araç ve vesileleriyle bunu yapmaya çalıştı. Ve büyük oranda da başardı. Dağılmaya yüz tutan aile yapımız, günah dolu sokaklarda kaybolan gençliğimiz, ahlaki erozyona kapılan neslimiz fotoğrafı net olarak göstermektedir.

Toplumun her katmanında, özellikle gençlerde gözlemlenen “hız ve haz tutkusu, içki, kumar, fuhuş; uyuşturucu ve internet bağımlılığı” duyarlı idarecilere, âlimlere, STK’lara, yazar ve çizerlere bir imdat çağrısı gibi durmaktadır. Yaz, tatil ve gezi gibi bahanelerle festivaller de bu ahlaki erozyonun tuzu biberi olmamalıdır. Haram, günah ve kötülüklere karşı din, ahlak ve insanlık bize bir sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluk gereği bir “doğruyu, güzeli, iyiyi ve helali” anlatmalı, göstermeli ve dikte etmeliyiz. Tutarlı bir ahlak mücadelesi vermek adına, İslami ve insani değerler çerçevesinde; dili, dini, rengi ve ırkı ne olursa olsun her türlü toplumsal şahitliğin gereğini ve gücümüzü ortaya koymalıyız.

Şehirlerimizin ve beldelerimizin manevi kimliğini korumak, ahlaki yapısını muhafaza etmek, ekonomik yönden güçlenmesini sağlamak; sevinç, barış, huzur ve adaletin cadde ve sokaklarımızda oluşmasını sağlamak hepimizin görevidir. Müzik, eğlence, festival, gezi turu gibi isimler altında gençlerimizi ve yarınlarımızı modern hayatın  her türlü rezil ve haram bağımlılığı altında çürütmeyi ‘sanatsal faaliyet’ kılıfı altında sergileyenlere karşı durmak, yer almak, gençlerimizi bu hayâsız akınlardan muhafaza etmeli ve onlara kol kanat germeliyiz.

Festival adı altında gençleri alkol ile tanıştırmak ve alıştırmak, her türlü ahlaksızlığı sergilemek büyük bir cürümdür. Maide Süresi 90. Ayet “Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.” Fermanıyla neticesi bu ve benzeri günahlar olan girişimleri bize haber vermektedir.

Seküler ve modern bir dünya oluşturmak isteyen yerel ve küresel güçler, gün geçmiyor ki insanımızı Kur’an ve sünnetten koparmak, dinimizi kendi istekleri çerçevesinde reformize etmek ve dini hayattan soyutlamak için uğraşmasınlar. Bu uğraşın vahim neticelerinden biri olan toplumsal yozlaşma ve çürüme festival ve benzeri isimler altında eğlence sektörü ile hızlandırılmaktadır. Din, aile, ahlak, maneviyat ve mahremiyet gibi değerler bu tür eğlencelerle zayıflatıp yok edilmek amaçlanmaktadır. İçkili, kızlı erkekli bu festivallerin hemen her Ramazan ayında, Ramazan bayramı akabinde ve yaz mevsimlerinde yapılması başlı başına ciddi bir düşünme vesilesidir. İnancımız, Kur’an’ımız ve her türlü ahlaki ve manevi kıstasımız bu tarz festivallerin haram olduğunu söylemektedir.

İslam, kimsenin inanç ve yaşam hakkına müdahale etmez ve etmeyi de emretmez. Lakin bir inanç ve yaşam tarzı ahlak değerleriyle çatışıyorsa ve toplumu ahlaki yönden yıkıma sürüklüyorsa bu kabul edilemez. Bu sebeple idareciler, âlimler, akademisyenler, STK’lar ve duyarlı herkes, “nesli, aklı, sağlığı ve değerleri ifsat eden bu tür festivaller”den uzak durmalı; bunlara dur demelidir. Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem azabından kendimizi, ailemizi ve halkımızı koruma endişesi zirve yapmalıdır.

Festival ve benzeri etkinliklerle ilgili sloganımız şudur:

“İyinin, helalin, doğrunun, ahlaklı olmanın ve faydalının yanındayız; kötülüğün, haramın, yanlışın, ahlaksızlığın ve zararlı olanın karşısındayız.”