İnsan, çoğunlukla okumayı ve bakmayı göz/görme eksenli kabul eder. Kalp gözüyle(basiret) ve iman gözüyle(feraset) okuma ve bakmayı ya bilmez ya da işletemez. Okuma ve bakmanın her türlüsü bilgi ve hikmetle iç içedir.
Olay ve gelişmeler karşısında tavrımızı genellikle ‘reflekslerimiz, beklentilerimiz, bilgimiz ve zahiri algımız`la belirleriz. Böyle bir yaklaşım, sağlıklı değildir. Gözün gördüğü, kulağın işittiği doğru da olsa hakikatin kendisi değildir.
Olayları ve gelişmeleri sağlıklı anlamak ve yorumlamak için ‘sebep neden ilişkisi, zaman zemin farklılığı, insan kapasite dengesi, şartlar imkanlar çerçevesi, vaad menfaat oranı ve yöneten yönetilen pozisyonu` önemlidir. Bilgi ve hikmet yoksunu kişi, olaylar ve gelişmeler karşısında panikler. Bilgiyi hikmetle değerlendirmemek de aynı zaafa yol açar.
Dünya ve ülke gündeminin çok hızlı değiştiğini bilmeyenimiz yoktur. Bazen bu değişiklikler dakikalarla ifade edilebilecek kadar hızlı ve çok olabilmektedir. Gündeme göre tavır almaktansa bilgi ve hikmetle yoğrulmuş tavırla gündemi belirlemek lazımdır.
Küresel güçlerin Suriye`den sonra yeni bir işgal ve yıkım için İran ve Türkiye`yi masaya yatırdığını bilmeyenimiz yoktur. Ülkenin ana gündemi ise 31 Mart seçimlerine kilitlenmiş bir durumdadır. Puslu havayı seven kurt tabiatlıların ve aklında kırk tilki dolaştıran şeytan hilelilerin bu aralar sağ taraftan yaklaşmasına çokça şahit olacağız.
Takviye edilmemiş her açığımız ve duygusal her zaafımız saflarımızı dağınık kılacaktır. Bu noktada çok dikkatli olmak lazımdır. Bugün hayat veren su, yarın insanı boğabilir. Elimizdeki salata doğramak için duran bıçak, kontrol edilmeyen bir öfkeyle bir cinayete yol açabilir. Kiminin 6 gördüğü, farklı bakışla başkası için 9 olabilir.
Siyonizmin kanlı ayakları altında ezilen, çiğnenen bir Gazze görülmezse israilli bir askerin kanayan parmağına gözyaşı dökme ahmaklığını sergileyen çok olur.
Menfaati uğruna varlığını satılığa çıkarmış köle tabiatlılar, fırsatı bulduğu gibi ‘Nasıl dürüst olabilirsiniz!` dersi verirler.
Paçalarının her tarafından günah ve haram akanlar, adalet duygunuzu istismar ederek önünüze iffetli birini ‘fuhuş` suçlamasıyla atmakta beis görmezler.
Kur`an-ı Kerim`de Hz. Musa ile Hz. Hızır`ın yol arkadaşlığında yaşananlar, hakikatin sadece gördüğümüz, bildiğimiz veya anladığımız olmadığını net bir şekilde gösteriyor:
Aynı olay ve durumlar karşısında Hz. Musa ve Hz. Hızır`ın tavrı aynı değildir. Hz. Musa`nın tavrı gördüğüyle sınırlıdır. Hz. Hızır da ise görünenin ötesinde bilgi ve hikmet devreye girmektedir.
Hz. Musa`nın gördüğü ‘haksızca delinen bir gemi, masumca öldürülen bir çocuk ve boş yere onarılan bir duvardı.` Haliyle her olay onun itirazı ve karşı koyuşuna neden oldu. Hz. Hızır`ın bildiği ‘her sağlam gemiyi gasp eden bir kral, anne babasına karşı canileşecek bir evlat ve yetim iki kardeşin altınlarının altında saklandığı yıkılmaya yüz tutmuş bir duvardı.` Dolayısıyla Hızır`ın her davranışında bir hakikatin ışığı saklıydı.
Siyaset, medya, ekonomi gücüyle bugün birçok hakikatin ters yüz edildiğini bilmeyenimiz yoktur. Malcolm X, “Eğer dikkat etmezseniz medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.” sözüyle bu hakikati gösterir. Konuyla ilgili çokça örnek verilebilir. Hal, böyle olunca bir konuyu ‘bilgi, hikmet, analiz ve muhtemel neticeler`e bağlı yorumlamalı, tavrımızı belirlemeli veya tepkimizi ortaya koymalıyız.