28 Şubat süreci, Müslüman halk için şu ana kadar hep ‘zulüm, acı, hicret, mağduriyet ve adaletsizlik` getirdi. 28 Şubat`ın mağduru ve 28 Şubat`la yüzleşme iddiasındaki bir iktidara rağmen hala zindanlarda 20, 22, 25 yılı doldurmuş Yusufiler var. Bugüne kadar bırakın adaletin tecellisi için bir uğraşı, bu Yusufilere ‘yeniden yargılamayı` bile çok gören bir anlayış var.

Bugünlerde bu konuda bazı çalışmalardan bahsedilse de sonuç ‘ba'de harab-ül Basra` olacaktır. Rus yazar Tolstoy`un ‘Tanrı Gerçeği Bilir` hikâyesini kişi ve yer isimleriyle kısmen değiştirerek özetle aktaracağım ki Yusufilerin dramı da bundan gayrısı değildir. Belki de kıssadan hisse, payına düşeni alan birileri de çıkar da bu meşum gidişe bir ‘Dur!` der.

Anadolu toprağında Yusuf adlı bir genç bir tüccar yaşarmış. Kendisine ait işi ve bir de evi varmış. Yusuf, yakışıklı ve dürüst biriydi...

Yusuf, bir gün bir fuar için evden çıkmış. Ailesi/hanımı ona “Ne olursun, bugün yola çıkma; senin hakkında kötü bir rüya gördüm. Rüyamda kasabadan döndüğünü gördüm; ama saçların iyice kıra dönmüştü” demiş.

Yusuf, ailesine aldırış etmeden yola çıkmış. Yolun yarısına geldiğinde tanıdık biriyle karşılaşmış. Birlikte bir handa kalmışlar. Biraz çay içtikten sonra bitişik odalarda yatmışlar. Yusuf sabahleyin erkenden kalkıp yola koyulmuş. Yirmi beş mil kadar gittikten sonra bir handa konaklamış. Kitabını alıp okumaya başlamış. Derken üç polis içeri girmiş. Yusuf`a sorular sormaya başlamışlar. Yusuf, soruları dürüstlükle ve eksiksiz cevaplamış. Yusuf, bu soruların kendisine niçin sorulduğunu polislere sormuş. Polis memuru, ona şöyle demiş:

- Sizi sorguya çekişimin sebebi dün akşamı birlikte geçirdiğiniz şahsın boğazı kesik bir şekilde ölü bulunmasıdır.

Polis şefi Yusuf`un eşyalarını aramış ve çantasından kanlı bir bıçak çıkarılmış. Yusuf artık suçlu olarak görünüyordu. Polisler Yusuf`u hapishaneye götürmüşler. Aylar geçti; ama Yusuf suçsuzluğunu bir türlü ispat edememiş. Ailesi/hanımı onun ziyaretine gelmiş. Hal hatır sorduktan sonra ona rüyasını anlatıp bu rüyanın boşuna olmadığını söylemiş.

Yusuf, cezaevinde çok işkenceler görmüş ve cezalar almış. Ondan sonra da zindandan zindana sürgün edilmiş. Burada tam yirmi altı yıl boyunca mahkûm olarak yaşamış. Saçları kar gibi beyaz olmuş. Yirmi altı yıl boyunca evinden kendisine hiçbir haber ulaşmamış.

Bir gün hapishaneye yeni bir mahkûm grubu gelmiş. Onlar teker teker suçlarını anlatıyorlarmış. İçlerinden bir tanesi Anadolulu(FETÖ, Ergenekoncuymuş). Adam Yusuf`un ailesini tanıdığını Yusuf`a söylemiş.

Yusuf, bir gece hapiste gezinirken yerde biraz toprak görmüş. Aniden FETÖ`den gelen adam yatağın altından çıkıp Yusuf`u yakalamış ve Yusuf`a orada bir tünel kazdıklarını ve kaçacaklarını söylemiş, üstüne de bunu kimseye söylememesini Yusuf`a tembihlemiş.

Bir gün hapishanede arama olmuş ve tünel bulunmuş. Ancak tüneli kimin kazdığı bir türlü öğrenilememiş. Kimse de bir şey söylemediği için askerler çıkıp gitmişler.

O gece Yusuf yatağında yatarken FETÖ`cü adam gelmiş. FETÖ`cü adam, handaki şahsı kendisinin öldürdüğünü itiraf etmiş. FETÖ`cü adam, ertesi gün suçunu polislere itiraf etmiş; ama Yusuf`un suçsuzluk kararı geldiğinde geçen yıllar çok şeyi beraberinde götürmüş.”

Yusuf ARİFOĞLU