İslam Ümmeti, çok kritik  bir noktaya gelip dayandı. Ümmet adeta yekvücut ayakta, çırpınıyor ve arayıştadır. Bu topyekün uyanış ve arayış, özünde son dönemde, Allah (cc)`ın İslam alemine bir lütf-u ilahisidir. Bundan sonrası ise Müslümanların imtihanıdır. Gayret ve sadakat belirleyici olacaktır.

Mevcut hali, sadece “Arap baharı” ismi ile bir coğrafya ve bir kavim ile sınırlamak son derece yanlış ve tehlikelidir. Nijerya`dan Afganistan`a, Endonezya`dan Bosna`ya, kısacası tüm yeryüzü coğrafyasında Müslümanlar rahat değildirler. Daha düne kadar bütün dünya Müslümanlarının kanıyla-canıyla kendisi için seferber olduğu Bosna Hersek`te bile dindarlar, Türkiye Cumhuriyeti`nin 1925-38`li ve sonraki süreçteki Müslümanların maruz kaldığı durumdalar. Aliya İzzetbegoviç`in Bosnası`nda dünün mücahid ve gazileri bugün Guantanamo misali kamplarda toplatılıyor ve cezalandırılıyorlar. Daha bir ay önce, Diyarbakır İstasyon Meydanında yüz bini aşkın mütedeyyin bir kitle, dünyaya bir zulmün mağdurları olarak haykırdı. Aleni işlenmekte olan bir hukuksuzluğu, bir zulmü dindar halk üzerinden sürdürülen bir İslam düşmanlığı olgusunu, gözler önüne serdi.

Mısır`ın Tahririni, Suriye`nin Hama`sını görüp özgürlük havarisi ve adalet dağıtıcısı kesilenler, Diyarbakır`daki tesettür düşmanlığına karşı yükselen bu feryada karşı, neden kör ve sağır kesiliyorlar?

“Gözleri var göremezler, kulakları var işitmezler...” seslenişi neden hep CHP`ye...?

Afrika`daki din görevlilerini Türkiye`de bir araya getirmekle; Suriye`deki muhaliflere Türkiye`de lojistik imkan sağlamakla; israil`le yağlı lokmalar paylaşıp, Filistinlilerin gönlünü tatlı söz ve sloganlarla teskin ve teselliye çalışmakla, NATO`ya İslam coğrafyasında silahşörlük yapıp, Ümmet`e ağabeyliğe soyunmakla, İslam âlemine öncülük; laf-ı güzaftır, tutarsızlıktır, iç çelişmedir, kendi kendini kandırmadır.

Adama sormazlar mı, Allah`ın emri gereği örtünmek isteyen genç bir kızdan ne istiyorsunuz? Dün üniversitelerde uygulanan zulmü, bugün hem itiraf edip kabul etmekle, hem de liselerde, “orta öğrenimde” ya da “kamusal alan” kodlaması ile mesleki yaşam alanlarında uygulamayı sürdürme ısrarı ve ikircikliği, vicdan ve izan sahibi olana ağır gelmez mi?

Güya İslami endişe ve arayışı ile Türkiye`de bir araya gelenler olgun bir anlarında, Türkiyeli yetkililere “Başörtüsü yasağı-tesettür düşmanlığına” dair bir şey sormazlar mı?...

 

Asıl sorun şu: Madem bu günkü yetkililer, üniversitelerde dün uygulanmakta olan başörtüsü yasağını bir zulüm ve hukuksuzluk olarak görüyor ve binlerce kişinin mağdur olduğunu kabul ediyorlar, neden bu zulüm ve hukuksuzluğu halen değişik aşamalarda başörtülü öğrenci ve öğretmenler için zulüm görmüyor? Çok manidar...

Bir hatadan dönmek erdemdir. Ama bir hatayı ters düz edip, ters ediyor gibi yapıp, öte yandan ısrarla sürdürmek fazilet değildir... Hele hele, il, ilçe düzeyinde, memur seviyesinde, öğretmen, müdür veya Milli Eğitim yetkililerinin, asayiş memurlarının, Hükümete ve Bakanlığa rağmen, öğrenci ve velilere, kanunsuz, hukuksuz, keyfi cezalandırmalara kalkışması, şiddete varan yaptırım ve tacizlerde bulunması, Hükümetin hükümsüzlüğü sorununu ortaya çıkarır. Acaba bu görevliler, mensubu bulundukları parti ve ideolojilerinin gereği olarak mı bu tavır ve tutumları sergiliyorlar?

İslami-muhafazakâr medyanın da hükümete paralel bir gidişat takip etmesi, böyle bir tutum takınması düşündürücüdür. “Hem nalına hem mıhına” vurma tavrı, menfaat hesapları kuşkusu oluşturuyor. Hatırı sayılır bir yazılı, işitsel, görsel ve teknik iletişim medya sektörü var. Bunların kitlesel takipçileri destekçileri hatta müntesipleri vardır.

Merak edilen ise şudur. Bunların eğitim gören kız çocukları, kardeş ve akrabaları yok mudur? Okullara ve işyerlerine nasıl gidiyorlar?

Öyle ya... Bakın, hareketlenen İslam âlemine her gün bu medya araçlarından vaaz-u nasihatler veriliyor. Haşmetli uzmanlar, İslam âleminin derdinden büryana dönmüş ciğerlerinin dumanı, burunlarından soluyan gayretkeşler, ümmete yol haritaları çiziyor. Fetvalar veriyor. Hatta “Türkiye İslam`ının (!)” Ortadoğu ve İslam âlemine model olma iddiası ve sevdasında olanlar var. Fakat neden okullarından kafile kafile sürgün edilen kız öğrencilerinin, velilerinin bu dramı ısrarla görmezlikten geliniyor.