Van depreminde vefat edenlere yüce Mevla`dan rahmet ve mağfiret; yaralılara acil şifalar, musibet ve sıkıntılarla baş başa kalanlara da sabır, kolaylık diler ve yardım için onlara dua ediyorum. Rabbimiz yardım ve merhametini esirgemesin…

Bu deprem, depremzedelerin durum ve acılarına ilave olarak, toplumu da bir sınava tabi tutmuştur. Adeta toplumsal kırılmalara, depremlere yol açacak “zihniyet fay hatlarını” belirginleştirmiştir.

Zaten Allah Azze ve Celle de “Hanginizin amelce daha güzel olduğunu göstermek için…” (Hud, 7) hayatı bir imtihan kıldığını belirtir.

Gerçekten de bu deprem güzel amel sahiplerini de, çirkin fiil sahiplerini de topluma numuneler halinde sundu.

- Kimileri sırtındaki ceketini, montunu, evindeki battaniyesini bir mağdurun ihtiyacını gidermek için, deprem bölgesine gönderiyor. Kimisi de “Enkazdan kâr kapma” deyimini doğrularcasına, gasp ettiği depremzede çadırını, üstelik “Allah adını da yalan yeminine malzeme ederek” satmaya çalışıyor. Belli ki çadır ihtiyacı olmadığı halde gasp etmiş.

- Kimisi depremi duyar duymaz, memleketin dört bir yanından arama kurtarma ekipleri halinde veya gönüllü olarak bu ekiplere katılıp enkazlardan bir can kurtarma derdinde, telaşında… (İstanbullu olup, Diyarbakır`da üniversite okuyan Deniz Gökçenlik isimli bayan öğrenci namaz sonrası gördüğü rüya üzerine –demek ki çok etkilenmiş, dert edinmiş- bin bir zorlukla deprem bölgesine gidip enkazdan insan kurtarmaya vesile oluyor. Mü`min bir bakışın örneği oluyor.)

Ama kimisi de bir Tv. sunucusu bayan örneğindeki gibi, faşizan bilinçaltının verdiği refleks ile kinini, ırkçılığını böylesi bir günde Tv. ekranlarına ya da sosyal medya sayfalarına kusabiliyor. Efendim, “… Acı sırası onlarda…” “Hükümet niye yardım ediyor? Bu yardım Kürdolara gidecek…” “Yeri geldi mi taş atacaksın, yeri geldi mi yardım isteyeceksin…” gibi güya milli hassasiyetini sergiliyor edasında, insanlıktan ve vicdandan nasip almamış bir tarzda inlenmeler… Demek ki resmi ideolojinin 80 küsur yılda inşa ettiği zihniyet budur… O kadar cahildir ki her doğuluyu Kürt, her Kürdü de pkk`lı belleyip biliyorlar.

Oysa “öldürülen asker acısından bu tepkiyi verdiklerini” gerekçelendiren bu zavallılar bilmiyorlar ki en son pkk`nın öldürdüğü 24 askerden 14`ü Kürt`tü… Ve yine bilmiyorlar mı ki hem Van`da, hem Erciş`te hem de köylerde Kürtler de yaşıyor, Türkler de… Hatta Karadenizli (Laz köyleri bile var… Bu birilerine fark edilme veya reyting uğruna yapılan kraldan fazla kralcı kesilme, milliyetçiden fazla milli takılma, Devlet Bahçeli`yi bile isyan ettirdi ve -haklı olarak- bu tür tavırları ‘densizlik` ve ‘soysuzluk` olarak niteledi.

- Başbakan ve Hükümet yetkililerinin zaman kaybetmeden oraya gitmeleri hem görevleri gereğiydi… Hem de kısa sürede orada olmaları, takdire şayan bir durumdu. (Çünkü hem 1976`daki Çaldıran-Muradiye depremini, hem de 17 Ağustos 1999 Gölcük depremini yaşayan biri olarak hükümetlerin içine düştükleri acizlikleri iyi hatırlıyorum. 1976 depreminde doğru dürüst yardımlar ulaştırılamamış, enkazlar ve cesetlerin çoğu kaldırılamamış –özellikle köylerde- depremzedeler Yozgat, Ankara gibi orta Anadolu illerinin taşra, ilçe ve beldelerine götürülmüştü. O dönemlerde biraz da revaçta olan Kürtleri Doğu-Güneydoğu bölgelerinin dışındaki bölgelere nakledip. Türkleştirme politikası için bu deprem bir fırsata dönüştürülmek istenmişti. (Biz de Yozgat`ın Boğazlıyan ilçesinin Uzunlu diye bir beldesine yerleştirmişlerdi. Afet konutu şeklinde ev vermişlerdi.) ama ilkbaharın gelmesi ile herkes yine kendi imkânı ile memleketine dönmüştü…

- İnanç ve insanlık eksenli STK`ların kısa sürede depremzedelerin dertleri ile dertlenmeleri ise ayrıca takdire şayan ve kutlanması gereken bir husus…

- Bölgedeki belediyelerin altyapı-üstyapı alanlarındaki sorun ve eksikleri giderme yerine, ideolojik-politik faaliyet alanlarında yoğunlaşmaları kendilerine ayrılan kaynakları festival, panel, kültürel amaçlı folklor, oyun vs. şeylere harcamaları bölgede başlı başına bir sorun sahası oluşturmuştur. Bölge halen Türkiye`nin 1950-60`lı yıllarının altyapısı standartlarındadır.

- Türkiye`deki müteahitlerin kâr (malzemeden aşırma) gerçeği bölgede bazı konularda olduğu gibi daha üst bir boyuttadır.

- Hâsılı kelam, bir yandan deprem ile imtihan olurken, öte yandan da birbirimizle de imtihan oluyoruz. Bir musibet bin nasihate bedeldir denilir. Bu depremden gerekli dersleri çıkarıp olumlu bir sonuca ulaşma imkân ve iklimi yüksek… Ama bu iklimden hoşnut olmayanlar da vardır. Sabote edici tavır, tutum hatta provokatif eylem ve söylemlerle ters bir mecrada oluşturulabilir.

Akıbet muttakilerindir. Bu temenni ile depremzedelerin acılarının hafiflemesini Hak Teâlâ`dan diliyor, Kurban bayramının tüm ümmet için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Erhamürrahimine dua ediyorum.

Allah`a emanetsiniz.