Rusya`nın, Akdeniz`e ve Ortadoğu`ya inme güzergâhı olarak gördüğü ve bu yüzden eskiden beri göz diktiği bir Kürt coğrafyası var. Rusların geçmişteki Doğu Anadolu ve İran işgali de bu yüzdendi. Bu bölge; Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki sorunlu Dağlık Karabağ ve Laçin Özerk Kürt bölgesinden başlar, Türkiye`nin doğusu, İran`ın batısından geçip, yine Türkiye`nin Güneydoğusundan; Irak ve Suriye`nin kuzeyinden Akdeniz`e doğru uzanan coğrafyadır.
Rusya eğer Suriye`de tutunursa, Suriye ve Rusya arasındaki bu koridoru kendi çıkarları doğrultusunda aktifleştirmeye çabalayacaktır. Bu coğrafyada Kürtlerin genelinden ziyade, Pkk-Pyd`yi kendisine ana müttefik olarak seçecektir. Zaten bu tercihini hâlihazırda açıkça yapmış durumdadır. İslâmi ve muhafazakâr eğilimlerinden dolayı Rusya`ya soğuk bakan genel Kürtlerin aksine; Pkk; ideoloji babalığından dolayı kuruluşundan beri Rusya ile kan bağı taşımakta ve organik bağlılık içindedir. Pkk; stalinist bir çizgiyi “Sovyet Rusya`ya” uydu olma stratejisi ile benimsemişti. Geçmişte Pkk`nin Suriye himayesinde Bekaa`ya yerleşmesi de Rusya`dan bağımsız değildi. Abdullah Öcalan, Suriye`den çıkarılınca Rusya`ya sığınmıştı. Ama şanssızlığı “Sovyet Rusya`nın” o gün dağılmış olmasıydı. Aslında bugünkü Rusya-Pyd-Esed rejimi işbirliği; geçmişteki Sovyet Rusya-Öcalan-Hafız Esad ittifakının güncel izdüşümüdür. Bir yönüyle kopan ilişkilerin, şartlar oluşunca “Nerede kalmıştık” denilip yeniden kurulması ve işletilmesidir.
Ermenistan-Azerbaycan`dan, Suriye`ye uzanan bu coğrafyada Rusya`nın avantaj olarak gördüğü iki önemli husus var.
1- Bu coğrafya boyunca Kürtler bulundukları her ülke ile “statü” ve “hak ihlali” gerekçesi ile çatışmaya varan sorunlar yaşıyorlar. İlaveten bu koridor boyunca komşu olan her ülkenin sınır bölgelerinde hâkim bir Kürt demografisi (nüfusu) söz konusudur ve bu ülkeler arasında da sorunlar vardır. Ermenistan-Azerbaycan, Türkiye-İran, Irak, Suriye; yine İran-Irak gibi. Bu tür sorunlar Rusya`ya manevra imkânı sağlıyor.
2- Azerbaycan`dan Suriye`ye kadar olan Kürtler arasında eş zamanlı ve organik bağ düzeyinde örgütlenen ya da çeşitli düzeylerde örgütlenme çabasında olan tek örgüt Pkk`dir. Suriye`de Pyd, Irak`ta Çözüm Partisi, İran`da Pjak aslında Pkk`nin oralardaki kollarıdır. Ermenistan ve Rusya ile Türkî Cumhuriyetlerdeki Kürtler arasındaki Pkk organizasyonlarını, “Pkk” ismi ile yürütüyor. Ermenistan ve Rusya`da kampları ve temsilcilikleri vardır. Pkk`nin bu örgütlülüğü de Rusya`nın Kürt coğrafyasına ve Kürtler arasına nüfuzunu kolaylaştıran diğer bir etmendir.
Gelinen noktada İran`ın ve Esed Rejiminin direkt Rusya`nın yanında saf almaları, Azerbaycan ve Ermenistan`ın da Rusya ile münasebetleri göz önünde bulundurulduğunda Rusya`nın söz konusu projesinde iştahının daha da kabaracağı, çabalarının da hız kazanacağı görülüyor. Irak idaresi de İran üzerinden Rusya cenahına geçmiş görünüyor.
Bu durum Kürtler için tarihlerinin en büyük tehdidir.
BU TEHDİT KÜRTLERDEN FAZLA TÜRKİYE`YE (DE) YÖNELİKTİR
Rusların Kürtler`e yönelik işleteceği her tür proje, genelde İslâm âlemini, özelde Türkiye`yi doğrudan ilgilendirir ve etkiler.
Aslında genel anlamda bu coğrafyada Türklerin ve Kürtlerin varlığı birbirine bağlıdır. Ortak bir kader örgüsü vardır. Bunun tarihsel, coğrafi, sosyoloji, ekonomik pek çok sebebi sayılabilir. Bu ayrı bir konu. Fakat yukarıda işaret edilen Rus projesi tek başına bile bunu ziyadesi ile ortaya koyuyor.
Bu tür bir proje Kürtleri İslâm âleminden soyutlayabilir. (Azerbaycan gibi). Fakat Türkiye`yi de bütünüyle İslâm coğrafyasından kopartır. Ermenistan, İran, Irak, Suriye sınırından Akdeniz`e ulaşan bir Kürt koridoru ile Türkiye çeperlenmiş olur. Zaten Türkiye`yi bölgede güçsüzleştirmek ve yalnızlaştırmak isteyen odakların hepsinin ajandasında bu yönde bir proje kayıtlıdır. Aynı şekilde, Kürtler de Türkiye ile baskılanıyor.
Irak ve Suriye`de üniter yapının parçalanması ve her iki ülkede de “Mezhebi paydaşlık” üzerinden İran ile uyumlu yönetimlerin işbaşına gelmesi, Kürtlerin ayrı blok olarak görülmesi ve Kürtler konusunda ortaya çıkan sonu belirsiz durumlar, ister istemez oradaki “Sünnî Kürtlerin” gözlerini Türkiye`ye taraf çevirmelerine neden oluyor. Çünkü, Sünni Kürtler de diğer taraflarındaki Esed, Irak`taki Merkezi idarenin ve İran`ın “Şiî” baskısını hissediyorlar.
Aslında Türkiye de bu kopartılma/kuşatılma tehdidinin farkındadır. Suriye`deki Pyd kantonlarının birleşmesini kırmızıçizgi sayması da bunun farkında olduğunu gösteriyor. Türkiye`nin hatası ise şuradadır. Pkk ve bileşenleri hariç tutulursa, Türkiye`nin Kürtleri tehdit ve düşman olarak algılayıp ona göre politika belirlemesi hem Türkleri, hem Kürtleri zor durumda bırakıyor.
ESKİ POLİTİKALARLA YENİ ORTAYA ÇIKAN SORUNLAR ÇÖZÜLMEZ
Bundan 15-20 yıl önce durum ne olursa olsun Türkiye, İran, Irak ve Suriye; Kürtler ile ilgili meselelerde tam mutabıktılar. Koordineli ve birbirlerini destekleyici politikalar üretir ve uygularlardı. Şimdi o durum yok. İran Pyd kantonlarını tanıyıp temsilcilik açan ilk ülke oldu. Esed daha önce Suriye Kürtlerine “kimlik” ve “tapu edinme” hakkı tanımazken şimdi tank-top verip memur kadrolarının (!) maaşlarını ödüyor.
Gelinen noktada Türkiye`nin Kürt politikasını yeniden şekillendirmesi, Kürtlerden ziyade Türkiye için elzem olmuştur. Kürtlerin de Türkler ile uyumlu bir yol politikasının, bölgedeki en mantıkî ve faydalı yol olacağını görmeleri gerekir. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi her iki taraf için de en iyi laboratuvar, en iyi örnek ve en iyi deneyim imkânıdır.
Zaten Irak Bölgesel Kürt Yönetiminin, Türkiye ile arasındaki uyumlu ilişki kurma çabaları, bundan rahatsız olan bazı odakların Pkk`yi buraya saldırtması sonucunu doğurmuştur.
Rusya, Irak Bölgesel Kürt Yönetiminin hava sahasını durdurma noktasına getirecek kadar pervasızlıkla, Hazar Denizinden, güya Suriye`deki Işid mevzilerine füze atıyormuş bahanesi ile buraya gözdağı veriyor. Pkk Şengal`de işgal ettiği hükümet binalarını boşaltmama gerekçesini, Irak Merkezi Hükümetinin iznine bağlayarak gözdağı veriyor. İran, oradaki muhalifleri destekleyerek gözdağı veriyor. Merkezi Irak hükümeti maaşları ve petrol geliri paylarını ödememekle gözdağı veriyor. Elbette tüm bunların bir sonucu olacaktır. Bu olumsuzluklar, Bölgesel Kürt Yönetimini daha da Türkiye`ye yaklaştırıyor. Son bir kaç yılda Türkiye`nin de karşı karşıya kaldığı pek çok olay, Türkiye`nin de mevcut durumu daha iyi görmesini sağlamıştır.
Türkiye, Irak Bölgesel Kürt Yönetiminin durumundan dolayı artık şu samimiyetle görmeli ve bilmelidir. Kürtler, Türkiye için kesinlikle AB`den ve ABD`den daha samimi dostturlar. Belki onlar kadar güçleri yoktur ama kesinlikle onlardan daha fazla Türkiye`nin taşıdığı yükün ağırlığını paylaşırlar.
Türkiye sadece içindeki Kürtlerin sorununa yönelik değil, tüm Kürtleri kapsayıcı politikalar geliştirmelidir artık. Çünkü eğer, Rusya, ABD-AB, İran-Suriye`ye direkt müdahalede bulunuyorlarsa; Türkiye`de böyle bir hak ve gereklilik doğuyor. Bu yönde olumlu bir politik proje, orta vadede Pkk ve benzeri yapıları da sorun olmaktan çıkarır.
Türk ve Kürt münasebetleri, İslâm ile başlamıştır. Sürdürülebilirliği de ancak “İSLÂM KARDEŞLİĞİ” ve “İSLÂM ORTAK PAYDASI” zemininde mümkündür. Bu temeldeki hassasiyet, herkes ve her kesimin faydasınadır. Bu ümitle Allah`a emanetsiniz...