Devlet/Hükümet ve diğer bileşenleri de, mevcut asker, korucu, polis v.s. silahlı güçlere ilaveten, bölgede konuşlandırılacak “Özerk” Özel Harekat Polis gücünü devreye koyacağını ilan etti. Film başa sarılıyor.

    Bölge halkının durumu tamamıyla “iki zulüm arasında, iki ateş ortasında” deyimindeki gibidir. Cumhuriyet tarihi boyunca, Devletin Kürtlere yönelik yanlış politika ve uygulamalarını artık herkes biliyor. Devlet yetkilileri dahil bunu en üst seviyede dile getiriyorlar. Telafi yollarından bahsediliyor. Bu ayrıca ele alınabilir. Alınacaktır da.

   Ancak pkk/bdp ve bileşenlerinin kendilerinden menkul son “Demokratik Özerklik İlanı” çıkışları gibi, Kürtler üzerinden yürüttükleri emri vaki, baskıcı, dayatmacı, tehditkar, tahripkar siyasetleri artık Kürtlere diz çöktürüyor. Gerçekten artık bu tür uygulamalar, Kürtlerin bir numaralı sorunu haline gelmiş. Bölgede, Devletin ve pkk`nın baskısından huzur ve imkân bulamayan Kürtler, diğer bölgelerde de, kışkırtılan güdümlü, milliyetçi güruhların tehdit ve saldırılarına maruz kalıyorlar. Kürtler artık taşıyamayacakları bir yük ve taciz ile karşı karşıyalar. Bu noktara artık pkk ve Kürtlerin birbirlerini tanıma ve ölçme zamanı gelmiştir. Bu temelde bazı konuların durum tespiti zorunludur:

 1. Pkk 1970`lerin sol ideoloji ürünüdür. Pkk ve bileşenleri “sol-sosyalist” bir ideolojiyi, kürtlere bağımsızlık, mutluluk getirecek diye seçmiş değillerdi. Aksine Ortadoğu`da bir türlü uygulama zemini bulamayan, sol ideolojiyi ve komünist bir rejimi, mağdur ve mazlum Kürt coğrafyasında hayata kavuşturmak için Kürtler ve coğrafyaları tercih edilmiştir. Pkk`nın kurucu kadroları sadece Kürtlerden oluşmadığı gibi, bu günde merkez komitesinin Mustafa Karasu, Duran Kalkan gibi Kürt olmayan etkin kadroları mevcut. Kürtlerden ziyade, ideolojik tercihlerinin ağır basmasının karineleri de ortada. Daha şimdiden Hakkari`nin Yüksekova ilçesinde kontrolde hissettikleri 10-15 köyde “KOMÜN” uygulaması başlatılmış. Ve bu köyler “KOMÜN KÖYLERİ” adı ile siyasi etkinliklerde bulunmaktadırlar. Aynı şekilde dağdaki kamplarda ve cezevlerinde topluca kalındığı dönemlerde örgüt mensupları arasında komünal pratik (uygulama) zorunluluktur.

2.Pkk yöneticileri, “sol-sosyalist” söylemleri, Kürtlere itici ve kabul edilemez geldiği için gizleme, kamufle etme, şifreleme hatta başka kelimelerde kodlama yöntemini tercih ediyorlar.Misalen; albenisi yüksek ve günümüzde röveşta olan “Demokratik” kelimesi “ Sosyalizm” yerine kullanılıyor. Özellikle Abdullah Öcalan`ın kullandığı dil ve stratijelerde bu kolayca belli oluyor. Herkesten çok onlar biliyor ki pkk`nın hiyerarşisinde demokrasi yoktur. “Demokratik toplum”, “Demokratik özerklik” “Barış ve Demokrasi Partisi” gibi isimlendirmelerin hepsinde kastedilen “Sosyalist” kelimesidir. Yer değiştirildiğinde maksat hasıl oluyor. A.Öcalan`ın eskiden beri “Sol Sosyalist bir blok oluşturma uğraşında olduğu biliniyor. Seçim sürecinden bu yana artık  bunu açıklıkla dillendiriyor. Mesela, Öcalan`ın Temmuz 2011 başlarında avukatları ile görüşmesinde söyledikleri gerçek niyetin ortaya koyuyor.”..... Bu şekilde Demokratik Ulus Bloğu oluşturulur. Bu blokta tüm sol-sosyalist çevrelerin olması gerekir. Zaten üç sol-sosyalist adayı da seçildi. Seçilen üç kişi şimdilik yeterli sayılabilir. Şayet söylediğim şekilde, Demokratik Ulus Bloğu inşa edilirse sol, müthiş bir başarı sağlar. Bir sonraki seçimlere en az % 20 oy alabilir. Bu blok, o zaman Türkiye`nin en güçlü üç bloğundan biri olur.(...) Tüm Sosyalist çevreler olmalı. Hiç bir sol-sosyalist çevre çatı partisinin dışında bırakılmamalı. Sanırım Ekim`e kadar bu parti çalışmaları tamamlanır...”

     Başka bir avukat görüşmesinde de Öcalan, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğunu “ Kürt birliği ve sol- sosyalist çevreler” diye bileşenlerine ayırıyor. Tam da bu noktada sormak gerekiyor.

     -Kürtlerin hepsi sosyalist mi ki toptan bir şekilde “Türk Soluna” eklemlenmek isteniliyor??? Bu güne kadar hiçbir irade Kürtleri tek çatıda toplayamamışken bütün Kürtleri bir sosyalist bloğun bir ayağı haline getirme iradesini kendinizde görebiliyor musunuz?

  En son seçimde bile Kürtlerin % 80`i zaten bu bloğa oy vermedi. Geriye kalanın % 10`nun da zor, baskı, sandık oyunları vs. sebeplerle oyları alındı. Yani % 90`ı zaten soldan uzaktır. Diğer geriye kalanın %10`unda büyük bir kısmı devlet uygulamaları ile bazı çevrelere tepki ve alternatifsizlik sebebi ile oy veriyor. Bu durumdaki Kürtleri kim, nasıl kendisine çantada keklik olarak görebilir ki? Tabi Kürtlerin bunu değerlendirmesi gerekir.

   3. Bir yandan Kürtleri topyekün Türk soluna kurban eden bu zihniyet öte yandan topyekün Kürtleri, İslami ve sağ- muhafazakar kesimlerle birbirine düşürüp düşman etmeye çabalıyor. Resmi ideolojinin uygulamalarını başkalarına fatura etmeye çalışıyor. Mesela Cumhuriyet hükümleri içinde Kürtlere karşı en iy niyetli, pozitif yaklaşımlısı AK Parti hükümeti iken, pkk/bdp çevreleri, bu partiye karşı müthiş çatışmacı, uzlaşmaz, engelleyici, ön yargılı düşmanca bir tavır takındılar. Bu tavır sol-sosyalist refleksten başka ne ile izah edilebilir? Kemal Kılıçdaroğlu ile Tayyip Erdoğan`ın Yüksekova`da (seçim döneminde) karşılanışları bunun delilidir.

   4.Pkk ve bileşenlerinin, Müslüman Kürt halkına karşı söylem ve ideolojilerini kamufle etmelerinin sebepleri vardır. Zaten, Apo`nun 90`lı yılların başında Ali Fırat müstear ismi ile kaleme aldığı “Din Sorununa Devrimci Yaklaşım” isimli kitapta; “Ortadoğuda Müslüman halka yönelik olarak Sosyalizmin, dünyanın diğer coğrafyalarından farklı bir sunum zorunluğunu” ele alıyor. Gerçekten de Sosyalizmin, Ortadoğu`nun  Müslüman halkı ve coğrafyası ile doku uyuşmazlığı vardır. Daha önce “Baasçılık” yolu ile C.Abdünnasır Mısır`da, Esad ailesi Suriye`de, Saddam Hüseyin Irak`ta, Muammer Kaddafi Libya`da (kendine münhasır şekilde) uygulamaya çalıştılar. Hepsinin hali ve ülkelerini getirdikleri nokta bugün ortada. Onların iflas ile sonuna vardıkları yolun başında bugün, Abdullah Öcalan, Kürt halkını kanlı bir yolculuğa sürükleme çabasında.(Kaldı ki Sosyalizm ideoloji olarak iflas etmiş.)

  Abullah Öcalan (kendisini Batılı sol ideologlarla mukayese etmesine rağmen) en çok Kaddafi ile örtüşüyor. Demokratik Özerk Yönetim Teorisi ile Kaddafi`nin “Cemahiriyeler” adı ile Libya`daki özerk aşiret bölgeleri, örtüşüyor. Kaddafi`nin-Sosyalizm-İslam Sentezi- Yeşil Kitap çalışmasına benzer. Öcalan`ın da teori çalışmaları biliniyor. Taktikleri de benzeşiyor. Tabi Kaddafi ve halkının bugün durumu ortada. İnşaallah Kürtler, hatta diğer halklar başlarına yeni Kaddafi belaları almazlar.

    Dua ve temennimiz, tüm Ortadoğunun gerçek selamet sahiline ulaşmasıdır. Akıbet muttakilerindir. Vesselam