Son dönemlerin en çok konuşulan ve tartışılan konularından biri de çocukların sosyal medya kullanımı ve buna yönelik kısıtlama çalışmalarıdır.

Sosyal medya ve buna bağlı gelişen sosyal ağların kontrolsüz bir şekilde büyümesi, içerik olarak doğru ve yanlışın iç içe girmiş yapıları, çocukların gelişim süreçlerine verdiği zararlar, toplumsal ve ahlaki değerleri hiçe sayan sınırsız içerikleri ile ciddi tehlike arz etmektedir.

Sosyal ağlara yönelik bu yasaklar, genellikle çocukların psikolojik sağlığını koruma, çevrimiçi zorbalık, veri güvenliği ve bağımlılık gibi olumsuzluklara dair risklerden kaynaklanmaktadır.

Bu mecraların bu denli kontrolsüz oluşu gelişme ve yetişme çağındaki çocuklarımız için çok riskli bir alan oluşturmaktadır.

Avrupa başta olmak üzere ülkelerin çoğunda yaş sınırlamalarına dair yasaklar peş peşe gelmeye başladı. Bazı ülkeler on üç yaş ve altı için kısıtlama getirirken bazı ülkelerde kısıtlama yaşı on altı olarak belirleniyor.

Ancak ülkelerdeki yaş sınırlamalarına dair düzenlemeler peş peşe gelirken bir başka konu da tartışılmaya başlandı; yasaklar tek başına yeterli olur mu?

Bilinçlendirme olmadan yapılan yasaklamaların bir süre sonra sosyal medyayı daha cazip hale getireceği eğitimciler tarafından dile getirilmektedir. Bu nedenle yaş sınırlamasının yanı sıra bilinçli kullanımda çok büyük önem taşımaktadır.

Bilinçlendirme sürecinde ebeveyn tutumları belirleyici rol oynamaktadır. Özellikle ebeveynlerin sosyal medyada geçirdiği süreler öğrencinin de sosyal medyada geçirdiği süreleri belirlemektedir. Aileler rol model olarak çocukların da sosyal medyada geçireceği süreyi belirlemelidir.

Tabi ailelerin çocukları bilinçlendirebilmesi için de öncelikle ailelerin bilinçli kullanıcı olması gerekmektedir. Bu durumla ilgili bazı ülkelerde tamamıyla yasaklamak yerine kullanım ebeveyn iznine bağlanmaktadır. Ebeveynlerin kontrolünde ve kısıtlı olarak kullanımı yasaklanmasından daha sağlıklı olabilir. Bu durum da ebeveyn iznine tabii olduğunda zaten zararlı olduğunda ebeveyn izin vermeyeceği için çok büyük sıkıntılara yol açmayacaktır. Buradaki temel sıkıntı velilerin de yeterince bilinçli olmamasıdır.

Bilinçlendirmenin en önemli boyutu doğru kullanım alışkanlığı kazandırmaktır. Çünkü asıl amaç çocukları tamamen sosyal mecraların dışına çıkarmaktan ziyade doğru ve sınırlı kullanımdır. Amaç çocukların dijital dünyada daha güvenli ve bilinçli hareket etmelerini sağlamak olmalıdır.

Burada önemli noktalardan biri de dijital okuryazarlık konusudur. Bilinçli kullanımı dijital okuryazarlık ile sağlanabilir. Bunu en iyi sağlayabilecek olan kurumda Milli Eğitim Bakanlığıdır. Bakanlık dijital okuryazarlığı artık zorunlu ders haline getirmeli ve özellikle sosyal medyanın giderek büyüyen tehlikeleri konusunda çocukların bilinçlenmesini sağlamalıdır.

Sosyal medya ile ilgili tedbirler hükümetin en ciddi ve önemli politikalarından biri olmalıdır. Hızlı bir şekilde belli bir yaşın altında olan çocuklara yasaklanması dahil yasal düzenlemeler başta olmak üzere sağlıklı eylem planları oluşturularak hayata geçirilmelidir. Aksi durumda yarın çok geç olabilir.