Eğitim camiası geçen hafta bir eğitimcinin katledilmesiyle sarsıldı. İstanbul’un Eyüpsultan ilçesinde 7 Mayıs günü özel bir okulda görev yapan okul müdürü İbrahim Oktugan, okulun eski bir öğrencisi tarafından kendisini okuldan attığı gerekçesiyle silahla öldürüldü.
Son yıllarda gittikçe artan öğretmene şiddet haberleri bu olayla beraber durumun ne kadar vahim bir hale geldiğini göstermektedir. Eğitim camiası başta olmak üzere kamuoyunda ciddi tepkilere neden olan bu olay eğitim camiasını yasa boğdu.
Hemen hemen hiçbir konuda uzlaşamayan eğitim sendikaları eğitimcilere yönelik şiddetin geldiği bu ürkütücü boyut karşısında ilk defa ortak tavır alıp Cuma günü Türkiye genelinde iş bıraktı.
İktidarıyla muhalefetiyle herkes sert tepkiler gösterdi.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf TEKİN konu ile ilgili açıklama yaparken öğretmene yönelik şiddet cezalarının yüzde elli artacağı, cezaların ertelenmeyeceği, bu düzenlemenin Haziran başında yasalaşmasını beklediklerini belirterek olayla ilgili tepkisini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN da konuya tepki gösterirken öğretmenlere şiddete ilişkin kapsamlı yasa düzenlemesini Meclis'e getireceklerini duyurdu.
Yapılan bu açıklamalar, bu çalışmalar çok önemli ama tek başına yeterli değildir. Bir taraftan bunlar yapılırken diğer taraftan bu durum niye bu hale geldi sorusunun da cevaplanması gerekmektedir. Çünkü olay öğretmene şiddetin ötesinde toplumsal şiddetin artmasının bir yansıması aslında. Çözüm üretilirken de bu açıdan değerlendirilmeli.
Sağlıkçıya şiddet, eğitimciye şiddet, çocuğa şiddet, taksi şoförlerine şiddet, hayvana şiddet… gittikçe artan bir şiddet dalgası var. Toplumda genel olarak artan bir şiddet furyası. Sorunları şiddetle çözme modası. Neredeyse şiddete maruz kalmayan kesim kalmadı.
Öğretmene şiddetin mutlaka kendine has nedenleri vardır ve bunlar irdelenerek ivedilikle çözümler üretilmelidir. Buna yönelik tedbirler ve cezai çalışmalar yapılmalıdır. Ama olay öğretmene şiddetin çok daha ötesinde görülmeli.
Toplumda şiddeti bu kadar yükselten temel sebeplerden biri televizyonlardaki dizi ve filmlerde şiddeti teşvik eden sahnelerdir. Yine ekranlarda aile yapısına zarar veren yayınlar. Sosyal medyadaki şiddeti teşvik edici paylaşımlar.
Toplumsal sınıflar arasındaki gelirde dengesizlik, liyakatsizlik, adaletsizlik, güvensizlik… hepsi şiddeti körükleyen sebepler.
Eğitim sistemimizdeki sorunlar, zorunlu eğitim uygulamaları, öğretim boyutu önemsenirken eğitim boyutunun ihmal edilmesi…
Anne baba tutumları, ailelerin öğretmene ve eğitime bakış açısı, dini ve ahlaki değerlerden uzaklaşmalar.
Eğitimcilerin itibarını zedeleyici politik tutumlar, öğretmen şikayet hatları, beklentiyi karşılayamayan meslek kanunları…
Padişah II. Murat’ın oğlu Fatih’in eğitimi için öğretmeni Akşemsettin’den tokat yemeyi göze alması aslında geçmişimizde öğretmene niçin daha fazla saygı duyulduğunun izahıdır.
Günümüz yöneticileri öğretmenlere karşı aynı tutumu sergiliyorlar mı? Yöneticilerimizin öğretmene karşı tutumu toplumun da tutumunu belirliyor aslında.
Uzun lafın kısası cezai yaptırımlar, önleyici tedbirler önemli ama daha da önemlisi toplumdaki hızla büyüyen şiddet dalgası, yetişen neslin şiddete yatkınlığı, çok daha büyük problemlere sebep olma potansiyeline sahiptir. Özellikle hazırlanan yeni müfredat taslağında geçen “yetkin ve erdemli insan yetiştirme” meselesinin önemi günden güne artmaktadır.