Sanırım 10 yıl önceydi Diyanet İşleri Başkanlığı Ramazan ayı temasını, “Dünya bize, biz birbirimize muhtacız” olarak belirlemişti. Bu afişi gördüğümde yanımdaki arkadaşlarıma bu afişteki tema ve mesaj güzel seçilmiş fakat doğrusu şöyle olmalıydı: “Dünya bize biz birbirimize düşmanız” demiştim. Bu söz maalesef hem ülkemiz hem de dünya Müslümanlarının durumunu özetliyordu.
Yaşanan olaylara ve ümmetin kahredici durumuna bakınca geçmişte söylediğim bu söz aklıma geldi. 14 aydır Gazze Şeridi’nde yaşanan soykırım ve Gazze halkının katil siyonistler karşısında yalnız bırakılması sonucu yaşanan vahşi katliamlara açlık, ilaçsızlık, gıdasızlık ve soğuk havanın zorluğu eklendi. Kardeşlerimiz kadın, çocuk, sivil demeden ölümlerden ölüm beğenir durumdalar. Terör rejiminin Lübnan’ı işgal girişimi ve yaşanan katliamlardan sonra geçen hafta ateşkes anlaşması imzalandı. Ne var ki, hiçbir zaman sözünde durmayan siyonist terör çetesi sürekli olarak ateşkesi ihlal edip saldırılarına eski yoğunlukta olmasa da devam ediyor.
Dünya gündemi geçen hafta Ukrayna’ya kaymış ve nükleer savaş ve 3. Dünya savaşı çıkacak endişesi öne çıkarılmıştı fakat korkulan olmadı ve rutin çatışma ve tehditlerle savaş, düşük yoğunlukla devam ediyor. Adamlar zamane Müslümanları mı ki, birbirleriyle savaşsınlar? Amiyane tabirle “İt iti ısırmaz” niye ısırsınlar ki? Amaçları aynı parçayı koparmaktır.
Lübnan’da ateşkes ilan edilip Gazze’de de ateşkes umudu dillendirilmesi ile bölge biraz durulacak beklentisi oluştu. Ancak bu durum fazla sürmedi ve Suriye’de taşlar yerinden oynadı. Heyet Tahrir Eş-Şam öncülüğünde Suriye’deki muhalefet, Esad rejimine karşı taarruza geçti ve Halep kent merkezi başta olmak üzere birçok önemli merkezi geri aldı. Şimdi gündem buraya kaydı ve TV’ler 24 saat Suriye cephesinden canlı yayın yapıp gelişmeleri aktarıyorlar. Her konuda olduğu gibi bu konuda da ortak bir görüş maalesef yoktur. Herkes kendi siyasi görüşü ve bulunduğu zaviyeden durumu anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. Yani gördüğünü anlatmıyor, görmek istediği gibi bakıyor. Hal böyle olunca ortaya hakkaniyete dayalı görüşler tabi ki çıkmıyor. Olaya kavmi veya mezhepsel perspektiften değil, ümmet perspektifinden bakmalıyız. Şahsi ve grup çıkarlarını değil, ümmetin maslahatını öncelemeliyiz. Suriye’de son yaşananlar ile ilgili olumlu veya olumsuz yorum yapacak durumda değiliz. Her dakika farklı ve birbiriyle çelişen bilgiler geliyor. Güvenli bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olamayız. Tek duamız: son olayların ümmet için hayırlı olmasıdır. Tek derdimiz ümmet ve Aksa davası, ümmetin zarar görmemesi ve Gazze başta olmak üzere işgal altındaki İslam topraklarının kurtuluşa ermesidir. Böyle hassas durumlarda konuşma, yorum ve açıklamalara dikkat edilmeli ve fitneye yol açacak adımlardan kaçınılmalıdır.
Suriye iç savaşının başladığı ilk dönemde HÜDA PAR’ın yerinde çok önemli bir önerisi vardı: “Türkiye, İran, Mısır ve Suudi gibi bölge ülkeleri bir araya gelip sorunu çözmeli, emperyalist ülkeler dahil olursa fitne daha da büyüyecek…” Evet, bu öneri uygulansaydı sorun çoktan çözülmüştü. Çözüm bir yana sorun daha da büyüdü ve milyonlarca insanımız zarar gördü. Şimdi de samimi şekilde komşu ülkeler emperyalistleri bulaştırmadan sorunu çözmek için ivedilikle inisiyatif almalıdır. Aksi halde Müslüman kanı akmaya devam edecek.
Aksa Tufanından beri Müslümanların bir olup Gazze’ye yardıma gitmesini savunurken maalesef yeni bir ihtilafımız daha oldu. Herkes kendi siyasi, kavmi ve mezhebi önyargı ve görüşlerini bırakıp ümmet ve “Aksa Davası” etrafında birleşmeli. Aksi halde akan kan bizim, gülüp sevinenler emperyalist siyonistler olacaktır. Vesselam…