Gazze Şeridi’nde bir yıldır direnişçiler karşısında bir varlık gösteremeyen katiller sürüsü, sivillere yönelik her türlü vahşi saldırı, katliam ve soykırıma rağmen bir başarı elde edemeyince, saldırılarını bölgeye yaymaya ve bölgesel bir savaş çıkarma amacında olduğunu aylardır söylüyoruz.

İTÖ (israil terör örgütü) nihai amaçları olan “Arz-ı Mev’ud” sapkın kehanetlerine ulaşmak adına yapmayacağı barbarlık ve vahşet yoktur. Katil rejim, HAMAS’ın lideri İsmail Heniyye’yi İran’da şehid etmesinden sonra etkin bir karşılık görmediği için saldırı ve suikastlarına pervasızca devam ediyor.

Terör rejiminin her gün yeni katliam ve cinayetleri ile sarsılıyoruz. Heniyye’den sonra hedefte olan Lübnan Hizbullahı lideri Seyyid Hasan Nasrallah’ı da geçen cuma günü akşam saatlerinde ABD’nin verdiği savaş uçakları ve sığınak delici tam 85 adet toplamda 80 ton bomba ile şehid ettiler. Nasrallah’ın şehid edildiğinin açıklanmasından sonra seri katil İTÖ tehdit, suikast ve saldırılarına devam etti. Ve her güne maalesef yeni şehadet haberleriyle uyanıyoruz.

İTÖ bu cüretini başta ümmetin dağınıklığından ve ABD, İngiltere, Fransa, Almanya başta olmak üzere batılı emperyalist ülkelerin desteğinden alıyor. Bu destekten dolayı uluslararası kurumlar da “kukla” olmaktan öteye gidemiyorlar. Görünüşte biraz çaba sarf edenler de hemen etkisizleştiriliyor.  

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)’nin baş terörist Netanyahu için verdiği yakalama kararlarına rağmen önce ABD kongresinde, sonrasında da BM Genel Kurulu’nda konuşturuldu ve atmadık yalan ve hakaret etmediği kimse kalmadı. Öyle ki, BM Genel Kurulu’nu “Anti Semitik” olmakla suçladı. Savaş suçlusu olan bu vampir, görüldüğü yerde derdest edilmesi gerekirken, BM’de konuşturuluyor. Ardından tıpkı ABD Kongresinde konuşturulmasından sonra olduğu gibi saldırılar yeni bir boyut kazandı. New York’ta bulunduğu sırada saldırı talimatını veriyor ve Nasrallah ile birlikte birçok kişi şehid ediliyor. Katilin BM’de konuşturulması ve ardından katliam talimatını orada vermesi bize her şeyi açık bir şekilde anlatıyor.

Nasrallah sonrası saldırılar ve cinayetler devam ediyor ve Müslümanlar kendine gelmediği sürece de devam edecek. ABD ve batılılardan medet ummayı bırakıp Müslümanlar var güçleriyle İTÖ, ABD ve şer eksenine karşı savaşı göze almalıdır. Artık kaybedecek neyimiz kaldı ki?

Durum bu mecrada iken ümmetin haline bakıyoruz da içimiz kan ağlıyor. HAMAS ve direniş cephesi ilk günden beri aralarında mezheb farkı olmadan birlikte İTÖ ve destekçilerine karşı savaşıyorlar. HAMAS’a ve Filistin direniş cephesine fiili destek verenlerin İran devleti, Lübnan Hizbullahı, Yemen Ensarullah Hareketi, Suriye ve Irak’taki direniş grupları olduğunu bilmeyen yoktur. Bunlar arasında Sünni, Şii, Zeydi gibi mezhebsel farklılar olmasına rağmen birlikte savaştılar ve en çok desteği Sünni olmayan gruplar verdi. Durum bu kadar net iken Nasrallah şehid edildiğinde sevinen ve onun “Şii” olduğundan dem vuranlar neyin peşindesiniz? Şunu unutmayalım ki; vahdet yerine ihtilafları gündeme getirenler sadece İTÖ’ye hizmet ediyor.

Bütün bu olumsuz durumlara rağmen İTÖ ve destekçileri şunu bilsin ki; liderleri şehid ederek cihad ruhunu ve direnişi bitiremezsiniz. Şehadetle bu dava bitmez. Tarihte nice önderlerimiz şehadet şerbetini içti yine de bu Hakk davanın nuru sönmedi, sönmeyecektir.

Son olarak savaşmaktan çekinenlere İran’da yapılan tartışmalarla çağrıda bulunmak istiyorum, unutmayın: “Savaşmanın maliyeti, savaşmamaktan daha düşüktür” Vesselam…