İnsanlık tarihi boyunca yaşanmamış vahşet ve soykırım Gazze Şeridi’nde bir yıla yakın bir süredir artarak devam ediyor. Gazze Şeridi, Batı Şeria ve direniş cephesinin olduğu bölgelere hesap verme endişesi olmadan israil terör örgütü (İTÖ) en vahşi yöntemlerle saldırıyor. Dünyanın gözü önünde işlemediği savaş suçu ve insanlık suçu kalmayan terör rejimi, suçlarına yeni suçlar katıyor. İşlediği suçlar yetmiyor gibi, bir de dünyanın neresinde olursa olsun zulme karşı ses çıkaran kim olursa olsun küresel siyonizm ve emperyalizmin aparatları marifetiyle açık bir şekilde cezalandırılıyor. Adeta “dokunan yanar” denilip iman, vicdan ve cesaret sahibi insanlara gözdağı veriliyor. Buna rağmen özellikle batı ülkelerinde Gazze’ye destek gösterileri baskılara rağmen aralıksız devam ediyor. (Rabbim onları korusun ve hidayetle şereflendirsin inşallah.)

İslam düşmanı İTÖ ve kullanışlı aparatları o kadar azmışlar ki ne sevinçlerimizi ne de acımızı yaşamamıza bile izin vermiyorlar. Şu an Hicri takvime göre Peygamber Efendimizin mübarek veladetlerini içine alan “Mevlid-i Nebi Haftası”nı idrak ediyoruz. Lakin Gazze başta olmak üzere İslam coğrafyasında yaşananlardan dolayı kutlama bir yana, odaklanamıyoruz bile. Öte yandan Kur’an Nesli Platformu’nun her yıl Eylül ayında düzenlediği “Hayat Namazla Güzeldir” adlı namaz eğitimi etkinliğini konuşup sevinemiyoruz.  

Gazze Şeridi’nde yaşanan vahşet ve soykırım ile savaşın bölgeye yayılma riski varken maalesef bizleri sürekli farklı gündemlerle meşgul ediyorlar. Zaten Gazze’de çocukların, kadınların, sivillerin katliama maruz kalmasına karşı bir şey yapamamanın ezikliği ve utancı ile kahrolurken, soykırım karşısında hissettiğimiz acıyı yaşamamıza bile imkân vermiyorlar.

Aynı şekilde yaklaşık bir aydır Diyarbakır’ın Tavşantepe Köyü’nde (Her ne kadar büyükşehir yasasından dolayı mahalle deseler de köydür) Narin Güran kızımızın cinayete kurban gitmesi olayını içimiz kan ağlayarak, dua ve yakarışla geçirdik. Amaçları pek “Narin” olmayan güçler, ilk günden beri cinayeti “5. Kol faaliyetleri” çerçevesinde bilinçli bir dezenformasyona başladı. Bu olayı fırsat bilerek suçu Kur’an kursuna attılar ve kursların kapatılması gerektiğini söylediler. Bu tutmayınca “Haber Israel” adlı siyonist hesap üzerinden karalama ve manipülasyon çalışması başladı. İslam ve halk düşmanı çevreler bu hesabın stratejik yalanlarını yaymaya başladılar ve alakasız bir şekilde HÜDA PAR’a saldırmaya ve olayla ilişkilendirmeye başladılar. Yalan olduğunu bildikleri halde üst perdeden saldırmalarının sebebi nedir? Bununla neyi perdeliyorlar? Bu panik neden? Korktukları nedir ki şimdiden ön almaya çalışıyorlar? Yarın gizli sığınaklarınız ve silah depolarınız ortaya çıkacak diye mi bu kadar panik yapıyorsunuz? Şunu FETÖ’den sonra iyice öğrendik ki, kim bir konu hakkında çok bağırıyorsa mutlaka onu kendisi yapmış ve suçu üzerinden atmaya çalışıyordur. PKK ve uzantılarının yaptığı tam da budur.

Ne masum ve mazlum Narin kızımız ne Tekirdağ’da Sıla kızımız ve benzeri masumlar hiçbir zaman bu çevrelerin umurlarında olmadı. Onların tek derdi İslam’a saldırı ve İTÖ’nün önünü açmaktır. Bu amaçla yaptıkları bütün faaliyetler ve eylemler “Arz-ı Mev’ud” projesi önündeki engelleri kaldırmaktır. Bu amaca ulaşmak için ülkeyi ve bölgeyi “İslamsızlaştırma Projesi”ni gerçekleştirmek istiyorlar. 90’lı yıllarda da 6-8 Ekim olaylarında da aynı amacı güdüyorlardı.

Allah’ın yardımı ile bu şeytani planlar hiçbir zaman başarılı olamayacak ve Hakk, batıla galip gelecek ve tasmanızı elinde tutanlar ile birlikte cehenneme sürükleneceksiniz.

"De ki: Ey kâfirler! Siz mutlaka yenileceksiniz ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz..." (Al-i İmran Suresi: 12)

Vesselam…