Gazze Şeridi’nde 5 aya yakındır işgalci terör rejimi saldırı ve soykırıma varan barbar katliamlarına ara vermeden devam ediyor. Hiçbir insani yönü, kutsalı ve kırmızıçizgisi olmayan ve insanlığın başına gelmiş en büyük musibet olan işgalci vahşi siyonistler sivillere yönelik her türlü insanlık ve savaş suçunu açıktan pervasızca işliyor. Yaptığı vahşi bombardıman yanında açlık ve susuzluğu silah olarak kullanmaktan çekinmiyor. Hiçbir insani özelliği olmayan bu aşağılık katiller sürüsü olan siyonistler dünyanın gördüğü en vahşi yaratıklar olduklarını gösterdiler.
İsrail terör örgütü (İTÖ) bu aşağılık ve barbar saldırganlığı ve bu cüreti tabi ki Müslümanların birlik olamaması ve devlet yöneticilerinin ihanetinden, gafletinden ve cesaret sahibi olamamalarından alıyor ve bu kirli savaşı bölgeye yayma planı yapıyor. Yöneticiler şunu anlamak istemiyor! siyonistler kınamayla, karar tasarılarıyla ve diplomasi ile değil, ancak güçten anlar ve bu gücü görmedikleri sürece durmayacaklardır. Yemen, Lübnan ve kısmen de Suriye ve Irak’taki direniş gruplarından başka bu zulme fiili olarak ses çıkaran maalesef yok. Bu devran böyle gitmez! Müslüman ülkeler ve dünya ülkeleri bu zulmü durdurmak için harekete geçmez ise her gün aldığımız yüzlerce şehid haberi; bir anda vahşi bombardıman, açlık, susuzluk ve salgın hastalıklar etkisiyle (Allah korusun) yüz binlere varacaktır. Bir umutla sözde “Güvenli bölge” diye Gazze Şeridinin güneyine geçen Gazzeliler, “Çocuklarımızı beslemek için Güneye gitmeye karar verdik. Bombalamaya, evlerin yıkılmasına, yerinden edilmeye katlandık ama açlığa dayanamıyoruz.” diyorlar. Çaresizliği ve yalnız bırakılmanın verdiği acı dolu ruh halini bu cümleler anlayana çok iyi anlatıyor…
Gelelim 28 Şubat ihanetine:
28 Şubat 1997'de yapılan post modern ihanet darbesinin üzerinden tam 27 yıl geçti. İslam’ı ülkemizde ortadan kaldırma planının en önemli kilometre taşlarından biri olan bu darbenin arkasında israil ve destekçisi ABD vardı. Sultan 2. Abdulhamid’in tahttan indirildiği darbe sürecinin hatimesi olarak planlanan bu sürecin tek amacı, İslam’ı toplum hayatından tamamen silmekti. Dönemin kukla aktörleri tarafından bin yıl süreceği söylendi. Bu planları tabi ki tutmadı tutmamasına, lakin etkileri ve ihaneti bürokraside öyle bir şekilde yerleşmiş ki, sonları gelmiyor. Bazen bu damar, “Kemalizm” ve işlerine geldiği gibi uydurdukları “ilkeler” ve hedefler söylenerek İslam’a açıktan düşmanlık yapıyor. Bazen de MOSSAD ve CIA beslemesi kripto yapılar devreye giriyor ve beklenmeyen hamleler ve kararlar alıp uyguluyorlar.
28 Şubat 1997’deki post modern darbe olarak isimlendirilen ihanetin arkasında olan İTÖ, maşalar ve kuklalar eliyle bu ihaneti İslam’a, halka ve kurumlarımıza ağır bedeller ödeterek uygulattı. 1948 yılından beri sistematik olarak uygulanan ve 7 Ekim’den beri Gazze’de zirveye ulaşan katliamlar ve soykırım destekçileri ABD ve İngiltere ile açıktan yapıyor. 28 Şubat’ta ülkemizde, 6-8 Ekim katliamlarında bölgemizde İslam’ın izini tamamen ortadan kaldırmaya çalışan siyonistler ve emperyalistler, şimdi aynı planıN çok kanlı ve vahşi bir versiyonunu Gazze Şeridinde uyguluyorlar.
28 Şubat 1997 darbe sürecinde zamanın iktidarı cesur davranıp tavır al(a)madığı gibi, maalesef şimdiki iktidar ve Müslüman ülkeler aynı “ürkek” tavrı gösteriyorlar. 28 Şubat, 6-8 Ekim ve Gazze katliamlarını yapan ve planlayan katiller aynı katillerdir. Her tarafta dökülen kanlarda ve işlenen cinayetlerde parmak izleri görünüyor. Kuklaları tanıyalım lakin asıl katilleri de görelim. Onları durdurmak için harekete geçmez isek bu kara leke dünyanın alnına yapışacak, gelecek nesiller bizi utançla anacak. Bu vicdan ve iman sınavını kaybetmeyelim. Vakit geçirmeden harekete geçelim. Yarın çok geç olabilir.
Selam ve dua ile…