7 Ekim Cumartesi günü İzzeddin El-Kassam Tugayları ve diğer direniş gruplarının siyonist işgal rejimine karşı başlattığı "Aksa Tufanı" operasyonu sonrası işgal rejiminin Filistinlilere yönelik soykırıma varan kirli savaş ve katliamları devam ediyor.
İşgalci siyonistlerin uzun yıllardır abluka zulmü altında tuttuğu Gazze’ye yönelik hava, kara ve denizden, hiçbir kutsal ve kural tanımadan yaptığı bombardıman ve katliamlarına kimseye aldırış etmeden, göstere göstere yapmaktan geri kalmıyor.
İşgalcilerin katliam ve zulümlerine ilk günden beri başta ABD olmak üzere batılı ülkeler destek sırasına girdiler. Müslüman ülkeler ile İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği gibi kuruluşlar ise ancak görüşme ve kınama ile uğraşıyorlar. Somut bir adım attıkları yok. Şehid Abdulaziz Rantisi’nin dediği gibi: “Şüphesiz binlerce kınama tek bir kurşun etmez.”
Batılı ülkelerin o kadar vicdansız ve küstahça bir şekilde siyonistlere açıktan destek vermeleri bir yana; olayları ters yüz edip siyonistleri ‘mazlum’ gösterme telaşına düşmüşler ve Gazze’de katledilen çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere sivillere yönelik katliam ve soykırımı görmüyorlar ve sahte algılar ile dünya halklarını kandırmaya çalışıyorlar. Bu da yetmezmiş gibi kendi ülkelerinde Filistin lehine gösteri yapmayı yasaklayıp “terörist” ilan etme cüretini gösterebiliyorlar. Filistin’e destek veren sporcu, gazeteci, sanatçı, akademisyen kim varsa hemen haklarında “linç kampanyası” ile onları boğmaya ve etkisizleştirmeye çalışıyorlar.
Batı devletlerinin zulme açık taraf olması ve Müslüman ülkelerin pasif politikalarına rağmen başta ülkemiz olmak üzere, İslam ülkeleri ve dünya halkları sürekli olarak nümayiş halinde işgalcilerin katliamlarına görülmemiş bir şekilde tepki gösteriyorlar. Ülkemizde birçok ilde “süresiz direniş nöbeti” adı altında kitlesel nöbetler tutuluyor. Büyük mitingler yapılıyor. Siyonist rejim ülkemizdeki ve birçok ülkedeki diplomatlarını kaçırdı. ABD, vatandaşlarına birçok ülkeye “seyahat yasağı” uyarısı yapıyor. Daha bu iyi günleriniz. İnşallah yakında sizler ve sizleri destekleyen zalimler için dünyada güvenli bir yer kalmayacak. Devletlerin politikalarına isyan eden halklar, okullar, BM binaları, hastaneler, camiler ve kiliselere yönelik katliam ve soykırıma karşın sürekli bir teyakkuz halinde olayları takip ediyor. Halkların isyanı o noktaya vardı ki artık, “Ya bu zulme müdahale edin ya da sınırları açın biz gidelim” noktasına geldi.
Yapılan tüm protesto gösterileri ve çağrılar değerlidir lakin yeterli değildir. Zalimin zulmünü ortadan kaldırıncaya kadar durmadan ve büyüterek çabalamaya devam etmeliyiz. Bizleri ümitlendiren Müslümanların bu konuda birlik olması ve birlikte hareket etmeleridir. Bu birliktelik ruhu devam ettiği sürece ALLAH’ın yardımı ile zalimlerin tahtları elbette yıkılacaktır. Biz biliyoruz ki, zulüm ile âbâd olunmaz ve küfür devam eder, zulüm ise asla.
Öyle bir zulüm ile karşıya karşıyayız ki anlatılacak gibi değil. Hem öldürüyor hem ablukaya alıyor. Suyu, elektriği kesiyor, sınırları kapatıyor ve yardım göndermek isteyen ülkelerin yardımlarını engelliyor. Yetmiyor hastane ve sivillerin sığınabileceği her mekânı bombalıyor. Ve bunu arsızca yalan makinası basınlarını kullanarak kendilerini “masum” göstermeye çalışıyorlar. Sivil halk kuzeyden güneye gitsin güvenli koridor diyor; sonra göç eden sivilleri bombalıyor. Yıllardır Filistin’i adım adım işgal edip işgallerini genişlettiler. Abluka uyguladılar. İstediklerini ev baskınları ile alıp hapse atıyorlar. İstediklerini infaz ediyorlar ve ambulansları engelliyorlar. İstedikleri zaman Filistinlilerin evleri, mülkleri ve bahçelerine el koyup işgalci siyonistleri yerleştiriyorlar. Camilere gitmelerine ve ibadetlerine bile izin vermiyorlar. Kendi mahalle ve şehirlerinde kontrol noktaları ve baskınlarla taciz ediliyorlar. Gazze açık hava hapishanesi deniliyor ama hapishaneden de öte bir zulüm yıllardır artarak uygulanıyor. Zulüm ve katliamlarını dünya kamuoyunu alıştıra alıştıra yapıyorlar ve artık bu zulümler sıradan bir hal aldı, kimse şaşırmıyor artık.
İşgalcilerin ve onları destekleyen batılı sömürgecilerin anlamadığı nokta şudur: Onların bir planı varsa ALLAH’ın da bir planı vardır ve aslolan O’nun planıdır. İkincisi birçok ülkenin devlet başkanı ve yöneticilerini çeşitli oyunlarla kendilerine bağlamış olabilirler, lakin halklar uyandı ve yapılan zulmü görüyor. Zulme sessiz kalmanın zulme ortak olduğunu dünya halkları gördü. Halklar ve dünya vicdanı harekete geçip sizin yeni düzeninizi de kurduğunuz zulüm düzenini de yıkacaktır biiznillah. Vesselam…