Son zamanlarda artan bir şekilde İslam’a, İslam’ın şiarlarına ve mukaddes değerlerine yönelik saldırılar devam ediyor. Hiçbir dönemde olmadığı kadar İslam ve Müslümanlar en ağır saldırı ve hakaretlere maruz kalıyorlar. Geçmişte olması bir yana, tahayyülü bile kıyamet gelir denilen ne varsa; o suçlar ve saldırılar zamanla ve alıştıra alıştıra gerçekleştirildi ve gerçekleştirilmeye devam ediliyor.
Geçmişte aziz peygamberimize ve aziz kitabımıza yönelik en ufak bir sözü kabul etmeyen duyarlı ve zinde ümmet, maalesef tüm unsurlarıyla zamanla tepkisiz bir hale dönüştürüldü.
Emperyalistler yaklaşık üç yüzyıldır bütün güçleriyle ümmeti parçalamak, birbirine düşürmek ve aramıza derin ayrılıklar koymak üzere kurguladıkları strateji çerçevesinde uyguladıkları plan ve projelerinin acı sonucu ile karşı karşıyayız.
Kardeş olan ümmet arasına kavmi, mezhepsel ve itikadi anlamda öyle fitne ve ayrılık tohumları ektiler ki, Müslümanlar birbirlerine kardeş olduklarını unutup, batılı emperyalistlerin tuzağıyla birbirleriyle savaşmaya ve birbirlerine düşman gözüyle bakmaya başladılar.
Yıllarca İslam coğrafyası işgal edilip talan edildi ancak ümmet sessiz kaldı. “Canım size ne? Onlar falan mezhepten” veya “onlar başka ülkedir bize ne?” gibi fikirleri ümmet coğrafyasında ilmek ilmek işlediler ve ümmeti ümmet yapan kardeşlik ve birlik bağını kopardılar. Bu düşünceyi “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” şeklinde ata sözü diye bize bir hayat tarzı olarak kabul ettirildi. Böylece Haktan ayrılmayan, gördüğü münkeri eliyle veya diliyle ortadan kaldıran, nerede ve hangi şartta olursa olsun Hakkı haykıran ümmetin evlatları; duyarsız, umarsız ve nemelazımcı bir hale evrildi.
Mescid-i Aksa işgal edilince “Araplar savaşsın onların sorunu biz niye savaşalım?” denildi. Çeçenlere savaş açıldı. 28 Şubat medyası, “Vahhabi militanlar” diye Çeçen cihadını karaladı. 1990 yılında Ermenistan Azerilere yönelik katliam yaptı. Dönemin ülke yöneticileri; “Onlar Şii’dir İran onlara yardım etsin” deme gafletini gösterdi. Örnekleri çoğaltabiliriz… Ümmetin birliğini kırmak için bize bunu söyleyenler, ümmetin diğer unsurlarına da bizimle ilgili aynı argümanı kullandılar.
Batılı emperyalistler ve Dünya Siyonizm’i İslam’a karşı planlarını devreye koymadan önce etki ajanları marifetiyle bunu ortaya atıyorlar, halkın ve ümmetin tepkisini ölçüyorlar sonra da olmaz yapılamaz denilen ne varsa adım adım uyguluyorlar. İlk başta büyük bir tepki varken sonradan bu tepkilerin sönükleştiğini fark edip planlarını uyguluyorlar. Hatırlayın Hindistan asıllı İngiliz Yazar Salman Rüşdi adlı şeytan, Peygamber efendimiz ve pak âl’ini hedef alan paçavrası sonrası ümmet ayağa kalkmış ve İmam Humeyni ölüm fetvası verdiği için dünya çalkalanmıştı. Sonradan 2006 yılında Peygamber efendimizin karikatürü alçakça yayınladı yine dünya çapında eylemler ve tepkiler oldu. Son yıllarda Avrupa ülkelerinde devlet gözetimi ve desteğiyle Kur’an yakma olayları oluyor bir tepki, iki tepki sonra duruyoruz. Biz duruyoruz lakin İslam düşmanları durmuyor. Bilinçli olarak bunu bir plan dairesinde artırarak yapıyorlar ve böylece bu saldırılar “vaka-i adiye” ye dönüşüyor ve kanıksamaya başlıyoruz.
Hazreti Ömer’e “Haktan ayrılırsan seni kılıçlarımızla düzeltiriz” diyen ümmet, yüzyıllardır zihnimize enjekte edilen düşmanca fikirler ve planlar ile böyle tepkisiz bir hale getirildi.
Kendi kendimize soralım: İslam düşmanlarının yapmadığı hangi düşmanlık ve saldırı kaldı?
Aynı şekilde toplumumuzda geçmişte yapılmaya cesaret edilmeyen hangi fahşiyat ve çirkeflik kaldı yapılmayan?
Öyle ki artık İslam düşmanları Müslüman erkek ve kadınlara İslam kimliği ve tesettüründen dolayı açıkça saldırabiliyor. Neyse ki bizi umutlandıran son saldırılarda gençlerin ve toplumun bu utanmaz-arlanmaz, beyinleri fosilleşmiş İslam düşmanı “kokonalara” hak ettikleri şekilde hadlerini bildirmeleridir. Bu ruhun ümmetin geneline yayılmasını ve ümmetin silkinmesine ve ayağa kalkmasına vesile olmasını temenni ediyoruz.
Selam ve dua ile…