İmtihan için geldiğimiz şu fani dünyada Hak-batıl, İslam-küfür, iman-inkâr, tevhid-şirk ve iyilik ile kötülüğün mücadelesi kıyamete dek devam edecektir.
Yüce dinimiz İslam’ın gönderiliş gayesi marufun, hakkın yeryüzünde hâkim olması, kötülüğün ortadan kalkmasıdır. Peygamberler ve onların yolundan giden müminler insanlığın dünya ve ahiret saadeti için çabalarken; şeytan ve onun yoldaşları insanları kötü yollara, küfrün, fıskın ve isyanın bataklığına çekmek için cansiperane çabalıyorlar.
“Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve: "Ben gerçekten Müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?” -Fussilet Suresi: 33-
İslam’ın en önemli emirlerinden olan “emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-münker, yani iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak” emri şu ayetlerle bildirilmiştir: “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” -Âl’i İmran: 104-
“Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız.” -Âl-i İmrân, 3/110-
Müminler, bu ve benzeri ayetler ile hadis ve sünnetin emri ile insanları kötülüklerden uzaklaştırıp fıtrata, marufa yani iyiliğe çağırmışlardır. Hak ehli olan Peygamberler ve takipçileri müminler sürekli olarak insanları şeytanın ve küfrün tuzak ve karanlığından uzaklaştırıp İslam’ın nuruna davet etmişlerdir. Buna mukabil şeytan ve onun yolundan giden İslam ve insanlık düşmanları ise sürekli olarak insan neslini yeryüzünde fitne, fesat ve ifsad etmek üzere çaba göstermeye davet ediyorlar. Hakkın ve iyiliğin yolu bir iken batılın ve münkerin yolu ve taktiği binlercedir ve hiçbir kurala da tabi değildirler. Bundan dolayı insan neslini sürekli olarak hak yoldan saptırma amaçlı hile ve tuzakları bitmiyor. Hak ehli olan müminler bir kötülüğü ortadan kaldırıncaya kadar, onlar yüzlerce belki de binlerce kötülüğü toplumda yayıyorlar. Bir münkeri kaldırıncaya kadar onlar İslam düşmanı güç odaklarının desteği ile binlerce münkeri ihdas ediyorlar. Bizler bir kişi kazanana kadar onlar her türlü şeytani ve şehveti gücü kullanarak insan neslini ve toplumları ifsad ediyorlar.
Günümüzde bu ifsad çalışmalarına daha sık rastlıyoruz. Toplumu ve neslimizi İslam’dan uzaklaştırmak ve şeytanın yoluna meze yapmak için var güçleriyle saldırıyorlar. TV’ler, gazeteler, dijital ve sanal medya, okullar, belediyeler vs. ne varsa her taraftan destek alarak nesli bozmaya çalışıyorlar ve bunun için özel ve sistemli bir faaliyet yürütüyorlar. Toplumda zinayı, hırsızlığı, arsızlığı, fuhşu, nemelazımcılığı, vurgunu, aile yapısını bozmayı, İslam’ı aşağılama dahil her vasıta ile yaygınlaştırıyorlar. Üstelik bunu yaparken bize iyilik yaptıklarını ve kurtarıcı olduklarını söyleyerek yapıyorlar. Müslüman yönetici ve amirler ile toplumların ileri gelenleri de bunu seyrediyorlar. Yaptıkları kötülük yetmezmiş gibi karşı çıkan müminleri de hor görüp sindirmeye çalışıyorlar. Allah’u Teâlâ Nur Suresi 19’da kötülüğü yaygınlaştıranlar ve göz yumanları bakın nasıl uyarmıştır:
“Müminler arasında kötülüğün ve hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, dünyada ve ahirette çetin bir azap vardır. Allah her şeyi bilir, sizler ise bilmezsiniz.”
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyuruyor: “İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın asgarî gereğidir.” -Müslim, Îmân, 78-
Bu hadiste buyrulduğu gibi gücümüze göre kötülüğü ortadan kaldırmakla yükümlüyüz. Kimse bu görevden vareste değildir. Müminler olarak bizler, her türlü “meşru” vasıta ile bu kötülük ve şer şebekelerine karşı mücadele etmeli ve mücadeleden bir an bile geri kalmamalıyız.
Yazımızı Mahmut Toptaş hocanın sözüyle tamamlayalım:
“İnsanların yaptığı kötülükleri tedavi etmek yerine yaymaya çalışanlar, toplumun geleceğine de kötü kokular saçmış olurlar.”
Selam ve dua ile…