Geçtiğimiz Çarşamba günü Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Bin Zayed Ankara’ya geldi. Bin Zayed, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görkemli bir törenle karşılandı. Görüşmelerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Veliaht Prens bin Zayed’in nezaretinde iki ülke arasında çoğu ekonomik olmak üzere iş birliği anlaşmaları imzalandı. İlk etapta 10 Milyar dolarlık bir yatırım yapacağı açıklanan Bin Zayed’in ziyareti tam da Türkiye’nin ortada önemli bir veri yokken birden bire dolar ve altının rekor bir şekilde yükseldiği güne denk gelmesiyle düşüşe geçti. İki gün sonra Osman Kavala’nın yargılandığı mahkemeden tahliye çıkmayınca dolar ve altın yeniden yükselişe geçti.
Bin Zayed’in ziyaretine dönecek olursak, öncelikle yapılan karşılama töreninin neden bu kadar abartılı olduğuna bakalım. Çünkü herkes biliyor ki Bin Zayed, kendi adına gelmiyor. ABD, İngiltere, israil, Suudi, Mısır ve onların güdümündeki körfez ülkelerinin adına geliyor.
Türkiye ve BAE, sözde Arap baharının patlak vermesinden bu yana gergin ilişkiler yaşıyor. 15 Temmuz’dan Filistin’e, Katar’dan Libya’ya kadar Türkiye ve İran karşıtı ABD, İngiltere ve israil’in bütün kirli planlarının Suud veliaht prensiyle birlikte gönüllü taşeronluğunu yapan Bin Zayed’in bu ziyareti bölgedeki dengeleri değiştireceğe benziyor. Zaten bir süredir Mısır ile yapılan “istişari görüşmeler” bu politika değişikliğini gösteriyordu. Bu ziyarette çevre, gümrük, enerji ve çoğu mali olmak üzere 10 anlaşma imzalandı. Tabi bunlar görünen anlaşmalardır. Ziyaretin asıl nedeni ve aslında hangi konuda anlaşma yapıldığı ise tabi ki açıklanmadı. Belli ki bu anlaşmalar karşılıklı atılacak adımlar ile bir süreç sonunda ortaya çıkacaktır.
Devletler ve uluslararası ilişkilerde tabi ki sorunun, sadece görünen veya gösterilen resim olmadığını biliyoruz. Arka planda ne tür oyunlar ve planlar döndüğünü bilemiyoruz. ABD ve güdümündeki güçler kendi ayakları üzerinde duran hiçbir İslam ülkesi görmek istemedikleri gibi Türkiye’yi de görmek istemediler. Türkiye’nin güçlenmesini engellemek amacıyla eskiden olduğu gibi çeşitli entrika ve planlarını devreye koydular. Lakin bu defa Türkiye işin farkına vardı ve oyunu bozunca zor durumda kaldılar. Bu zor durumdan kurtulmak amacıyla planları deşifre olmasın diye adamlarını almak için her türlü baskı aracı ve ülke içindeki “etki ajanlarını” devreye koydular. Açıktan bunu yapamadıkları için ekonomi ve siyasi baskılarla işi kapamaya çalıştılar. Papaz ve işadamı kılıklı casusları deşifre olunca zor durumda kaldıklarından Türkiye’ye farklı şekil ve saiklerle saldırılar düzenlediler. Şimdi bu saldırı ve entrikaların çözüm getirmediğini anlamış olacaklar ki, yeni adımlar atmaya başladılar. Bin Zayed’in ziyaretinin bu amaçla düzenlendiğinden şüphe yoktur. Türkiye ele geçirdiği bu kozlar karşılığında karşı güçlerden nasıl bir taviz kopardığı konusu önümüzde duruyor.
2018 de papaz kılıklı casus Brunson, şimdi de Osman Kavala ve bizim bilmediğimiz muhtemel başka kişiler karşılığında ne tür pazarlıklar yapıldığı belki ileride ortaya çıkacaktır. Şimdi bakalım başta Gezi olayları, 6-8 Ekim saldırıları ve 15 Temmuz darbe girişimi olmak üzere birçok kirli planda adı geçen Kavala içinde aynı süreç işleyecek mi? Yine işin kılıfı hazırlanarak serbest bırakılacak mı? Hep birlikte göreceğiz.
Vesselam…