Çin’in Vuhan kentinde Aralık 2019 da ortaya çıkan koronavirüs salgını, o tarihten beri dünyanın düzenini alt üst etti ve hayatı çekilmez hale getirdi.  10 Mart 2020’den beri ülkemizde görülmeye başlandı ve o tarihten beri aylardır bu hastalığın türlü sıkıntılarına maruz kalıyoruz. Nice canlarımızı toprağa verdik. Getirilen kısıtlama tedbirleri ile aylarca evlerimizden çıkamadık ve bu süreçte birçok iş sektörü çöktü ve kepenk kapatmalar yaşandı. Aylarca camilerimiz kapalı kaldı ve Cuma ve bayram hutbesine bile gidemedik. Şimdi aşı çalışmalarına başlanacağı belirtiliyor ve kısıtlamalara da aynen devam ediliyor.

Bütün bu sıkıntıları çekmemize rağmen ehli keyfin keyfinden bir şey eksilmiyor. Ne kısıtlama dinliyorlar ne de helal-haram dinliyorlar. Aylardır bu kadar sıkıntı çekmemize rağmen; her gün kumarhaneye çevrilen evler, eğlence mekanı ve kumarhaneye çevrilen sözde dernek binaları, yine yatlarda-katlarda düzenlenen eğlence partileri haberlerini izliyoruz.  

Şimdi de 4 günlük sokağa çıkma kısıtlaması olmasına rağmen evlerde, otellerde ve farklı mekanlarda sözde yılbaşı eğlencesi adı altında çirkefliklerini sergilemek için her türlü yolu deniyorlar. Nedense insanlara haram ve zararlı olan ameller ne kadar da tatlı geliyor? “Cehennem hoşa giden şehvetlerle çevrelenmiştir…” hadisi bu gerçeği ne kadarda güzel ifade ediyor.

İnsanların korona belası nedeniyle ölümle bu kadar yüz yüze olduğu bir dönemde; bir taraftan piyango kumarı, bir taraftan içkili ve zinanın pik yaptığı bir ortamda yılbaşı kutlama konusunda ne kadar da cüretkâr olabiliyorlar. Peki, iman, ibadet ve namaz konusunda neden bu kadar gevşek davranılıyor? Bunları yapmamak için eften püften bahaneler üreten insanlarımız, şeytanın kötü amellerini süslemesi sonucu harama karşı her türlü sıkıntı ve cezayı nasıl da göze alabiliyorlar? Oysa her zamankinden daha fazla ölümü ensemizde bu kadar yakın hissettiğimiz bir zamanda, her an ölecekmişiz gibi hem geçen yılımızın, hem de geçen ömrümüzün muhasebesini yapmamız gerekmez mi?  Kalan ömrümüzü ALLAH’ın razı olacağı bir şekilde geçirmemiz ve hayat düzenimize çekidüzen vermemiz gerekirken bu gafletle nereye varacağız?

Ancak yok! İstediği kadar âlimlerimiz, Diyanet İşleri Başkanlığı, bilim adamları içki, kumar, fuhşun zarar ve günahını anlatsın, kimse üzerinde etkisi olmaz. İlla o haram ve ateş zevkinden mahrum olmayacaklar. Bile bile şeytanın adımlarını takip edecekler. Tıpkı El-Bakara: 175. Ayetin tarif ettiği durum gibi: “İşte onlar, hidayete karşılık dalâleti, bağışlanmaya karşılık azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!”

İçinde bulunduğumuz şartlar altında yüce İslam dinimiz her taraftan saldırı altında iken, ümmet coğrafyası kan ağlarken, hiçbir sorunumuz yokmuş gibi; kafamızda piyango ve yılbaşı eğlencesi planı olmasını kabullenemeyiz. Ölüm kapımıza gelmeden silkinip uyanalım da, şeytanın oyun ve tuzaklarının farkına varalım. Yoksa yarın çok geç olabilir. İmtihan için geldiğimiz dünyada İslam’ı ve ümmetin derdini bırakıp nefis ve şeytanın kölesi olursak; Yarın ALLAH’a hangi yüzle hesap vereceğiz? Wesselam…