Allah Teâlâ'nın..

 

İnsana bahşettiği en büyük nimetlerden biri..

 

Muvaffakiyet ve başarı sebebiyle duyduğu..

 

Sevinç ve mutluluktur, dense..

 

Yanlış söylenmiş olmaz, sanırım.

 

Kuşkusuz..

 

İşin büyüklüğü..

 

Zorluğu..

 

Rakiplerin çokluğu ve güçlüğü..

 

Başarıya giden yolda çokça engel bulunuyor olması..

 

Ayak kaydırmaya nazır desisecilerin anti-propaganda yapıp çevirmedeki maharet ve kuvveti..

 

Ve bunlara benzer faktörlerin varlığına göre..

 

Mezkûr mutluluk hissi de..

 

Güçlüklerle doğru orantılı olarak artacaktır.

 

Ne var ki..

 

Bahşedilen bu 'sevinç nimeti'ne..

 

Geçmişe bakar cihette..

 

Muvaffakiyetten önceki sıkıntılar akabinde gelmesi nazarından ziyâde..

 

Geleceğe bakan yönüyle..

 

Ve de esasen, bu vakitten sonra "omuzlara yüklenen çok ağır sorumluluğun" hemen başında gelmesi nazarıyla bakılması gerektir.

 

Yani..

 

Başarı sonrası hissedilen mutluluk..

 

Zorluk sonrası gelen ödül değil..

 

Bilâkis..

 

Altına girilmiş çok ağır sorumluluğun başında verilmiş..

 

Alıştırma, kolaylaştırma amaçlı verilen bir avanstır.

 

Buna binaen..

 

Son seçimler vesilesiyle..

 

Görev ve sorumluluk alan tüm yetki sahipleri..

 

Cumhurbaşkanı..

 

Bakanlar..

 

Milletvekilleri..

 

Siyasiler..

 

Bürokratlar vs..

 

Tüm imkân ve birikimleriyle..

 

Bu doğrultuda çalışmalıdırlar.

 

Hele de Milletvekilleri..

 

Milletin, vekilleri olarak Meclis'e gönderdikleri..

 

Bütünüyle, insanlarla iç içe..

 

Hakk'ın rızası doğrultusunda..

 

Halk'ın her daim hizmetinde olmalıdır.

 

Bir yandan Halkın kapısında bulunmalı..

 

Diğer yandan kapısı Halk'a açık olmalıdır.

 

Tavsiyem;

 

Tehditler dolu şu Hadîs-i Şerîf'i..

 

Her vakit hatırlamak amaçlı..

 

Kapılarına assınlar:

 

"İhtiyaç sahibine, fukarâya, yoksula kapısını kapatan hiç bir devlet yöneticisi veya vali yoktur ki;

 

Allah da onun ihtiyaç, sıkıntı ve zorluk vaktinde gök kapılarını yüzüne kapatmasın!"