"Seccade"den bahsetmiyorum..

Yanlış anlaşılmasın..

Bu ara çok popüler diye..

Kelime benzerliğinden, hemencecik, meşhur "seccade" akla geliveriyor ya..

Buradaki o değil..

Benim mevzum "secde"..

"Kul'un, Rabbine en yakın olduğu" secde.

Başeğmezlerin..

Boyunduruk altına girmeyenlerin..

Başkasına zerre eğilmemek için..

Sadece ve ancak Rablerine eğilmesinin zirvesi secde.

Rasûlullâh Aleyhissalatu Vesselâm Efendimiz'in:

“Kulun rabbine en yakın olduğu an, secdeye varmış olduğu andır. O halde onda çokça dua edin!"..

Diyerek yücelttiği, yönlendirdiği secde.

Evet, bu secdeden bahsediyorum ben.

Ehl-i salâtın günde en az tam otuz dört kez gittiği bu zirve hâlini simgeleyen secdelerimizde..

Hazır, Rabbimize en yakın halimizdeyken..

Ve hazır, Rasûlullâh Efendimiz Aleyhissalatu Vesselâm "secdelerde çokça dua etmemizi" emretmişken..

Evet evet..

Özellikle bunu emretmişken..

Peki bizler ne kadar yerine getiriyoruz bu mübarek emri?

Ne kadar istifade ediyoruz bu "Rabbe en yakın" olduğumuz an'dan?

Uzak, yakın..

Tanıdık, tanımadık..

Dardaki, genişlikteki..

Umum ehl-i imana istiyor muyuz Allah'tan..?

Her tür iyiliği..

Hem Dünya, hem Âhiret güzelliklerini..?

Hele de bu mübarek Ramazan günlerinde..?

Veya..

En can alıcısını sorayım:

Özelde kaç kardeşimizin ismini sayarak onlara dua ediyor, istiyoruz secdelerde?

Emin olun..

Çok şey kaçırıyoruz..

Esas şeyi kaçırıyoruz!

Bilir misiniz..

Sahabe-i Kirâm'dan Ebu'd Derdâ Hazretlerinin..

"Secdede tam kırk kardeşimi, isim isim zikrederek onlara dua ediyorum" dediğini!?..

Peki bu âciz kardeşiniz için de secdede küçücük bir yer ayırmanızı istesem..

Edepsizlik etmiş olur muyum?

Cenâb-ı Mewlâ tüm dualarımızı kabul eylesin!

Âmin!