Bazıları kızıyor ama..

"Suudi Amerikan" tabiri, Hanedana tam oturuyor..

Gocunmaya mahal yok..

Zira bu Hanedan yapısının..

Ne Araplıkla ilgisi var..

Ne İslamlıkla..

Diğer yandan da..

Tam bir Amerikan egemenliği söz konusu..

Tek bir örnek vermek bile buna yeterli..

Malum Suud'un "can damarı" petrol..

Sade Suud'un da değil, aslında tüm bir dünyanın..

Öyle ki, Suudi petrol şirketinin politikaları, tüm dünya ülkelerinin politikalarını direkt etkiler durumda..

İşte bu şirketin ismi "Aramco"..

Arabian Amerikan Oil Company..

Arap-Amerikan Petrol Şirketi..

E gel de, "Suudi Amerikan" yerine başka bir tabir kullan..

Bu kadar örtüşükler yani..

En azından, şimdiye kadar böyleydi..

Şimdiye kadar, diyorum..

Zira çete reisliğinin değişmesi ile beraber çok hızlı bir şekilde garip şeyler oluverdi..

Mesela yeni çete reisinin Beyaz Saray'daki koltuğa oturur oturmaz yayınladığı ilk karar..

"Suud ile silah anlaşmasını dondurmak" oldu..

Hele de, kazanarak geldiği seçimdeki kampanyasının ana ayağını oluşturan ve herkesin de ciddi beklenti içerisinde olduğu..

"Koronanın sağlık ve ekonomide oluşturduğu büyük meseleler" dururken böyle bir kararla başlamış olması, gerçekten, çok büyük bir anlam ifade etti..

Yalnız Suud ile ilgili kararlar bununla sınırlı kalmadı..

"Yemen Savaşı ile ilgili Suud'a verilen lojistik desteği" de durdurdu..

Bununla da kalsa iyi..

Yemen'de Suud'la savaşan "Husiler"i terör örgütleri listesinden çıkarttı..

Daha da öteye gitti..

"Husiler ile görüşüp müzakere etmek" amaçlı özel temsilci tayin etti..

Burada da durmadı..

Hazine Bakanlığı üzerinden "Suud'un Acil Müdahale Komutanlığı'na yaptırım uygulama" kararı aldı..

Diğer yandan, meşhur Cemal Kaşıkçı dosyasını yeniden açtırdı..

Hani şu, Suudi veliahtının İstanbul Konsolosluğu'nda öldürtüp cesedini "buharlaştırdığı" gazetecinin dosyasını..

Öyle ki, bunu yaparak Veliahtı da veto etme kararı almış oldu..

Ve bundan böyle ilişkilerinde direkt ve sadece Kral'ı muhatap alacağını ortaya koymuş oldu..

E bu kadar şeyin üstüne..

Yaşlı ve hasta Papa'nın..

Ta Vatikan'dan kalkıp Irak'a Sistanigillerin ayağına kadar gönderilmesini de ekleyin..

Sanırım siz de..

Alıştığımızın çok dışında bir şeylerin döndüğünü tahmin etmek için diplomasi bilmeye gerek olmadığını söyleyeceksinizdir..

Ta Osmanlı döneminden beri aykırı ve çatışmacı yaklaşımdan gelen Vahhabi geleneğinin..

Britanya emperyalizminin tamamen kontrolüne girmek anlamındaki pek bir "sadık dostluğu"nu..

Akabinde ise İkinci Dünya Savaşı sonrası çift kutuplulaşan dünyada zorunlu hale geldiğini söyleyerek içine girdiği..

"Amerika kuklalığı"nı düşündüğünüzde..

Böylesi keskin ve devâsâ dönüşlerin bu kadar da basit olmayacağını da, evet, görmüyor değilsinizdir yine..

Hele de Kral Abdülaziz'in, dönemin ABD Başkanı Franklin Roosevelt ile 1945'te 60 yıllığına imzaladığı..

60 yıl sonra 2005'te de bu kez oğul Bush üzerinden yenilediği meşhur "Quincy Anlaşması"nı..

Ve de çok daha ötesi..

Bu gibi anlaşmaların pratikte, hele de son 30-40 senedir en uyumlu şekilde uygulanmasını düşündüğünüzde..

Amerikan emperyalizminin, Suud ile öyle kolayca "güz dönemi"ne girmesini beklemiyorsunuzdur..

"Dönemsel manevralar" olarak nazar etmeye meylediyorsunuzdur..

Lâkin söz konusu, Amerika çetesi olunca..

"Ayrılıklar ve korkular" üzerine inşa ettiği ittifaklarda; sıra, "müttefik değişikliği arayışı"na mı geldi, diye de düşünmeden edemiyorsunuz..

Neyse ne..

Onlar ne hesaplar yapıyor olursa olsun..

Bizim her türlü emperyalizmle kalıcı düşmanlığımız baki inşaallah!