Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O Rabbin pak Rasûlüne olsun.

Bu hafta Zülfiye Teyze`den, onunla olan kısa birkaç yolculuğumuzda onda gördüğüm sabır, metanet ve şükürden bahsedecektim ama daha çok etkilendiğim bir hâl, yazımın mecrasını değiştirdi. Sabır, şükür ve metanetten daha çok ne etkileyebilir ki insanı? Elbette edep, hayâ ve iffet…

İffet, hayâya dair bir olgu iken utanç sebebi olmuş asrımızda. İffetli olmayandan ziyade iffetli olan utanır olmuş. Bu asır öyle bir asır ki ‘Utanıyorum.` demekten utanılır olmuş. İffetsizin yüzünün kızarması gerekirken, iffetlinin yüzü kızarır olmuş. Utangaç yani hayâlı kimseler, utanacakları sorulara muhatap olmamak yahut utanacakları konuları duymak zorunda kalmamak için insanlardan kaçar olmuş. İffetin az sayıda kişi tarafından hatırlandığı, daha azı tarafından da yaşandığı asrımızda, unutulan bir de Yusufî iffet varmış. Zülfiye Teyze`nin vefatı vesilesiyle bunu hatırladık ve çok sevindik.

Hz. Yusuf`un iffeti deriz de Yusufîlerin iffetine pek rastlayamamıştık. Çünkü birçoğumuz onları göremiyor, duyamıyor, onlarla oturup konuşamıyor. Ancak bazı vesilelerle dışarı çıktıklarında onların bazı hallerine şahit olabiliyoruz. Günümüz Yusufları da Hz. Yusuf gibi metanetli, sabırlı, azimlidir ve kardeşlerini kendine tercih eder. Ve gördük ki günümüz Yusufları edep ve hayâ konusunda Efendimiz(asv)`a en çok benzeyen kimselerdir. Rasûlullâh(asv)`ı anlatan sahabeler O`nun evlilik çağındaki kız gibi utangaç olduğunu belirtmişler.

Yusuf… Herkesin sıradan gördüğü sözleri söyleyemez O… Herkesin davrandığı gibi davranamaz, edebi el vermez. Zülküf Ağabey`in, annesinin taziyesinde konuşmasında herkes son kısımları beğenmiş olabilir. Elbette biz de beğendik. “Siz yeter ki kardeş olun, biz her türlü cefayı çekmeye razıyız.” mealindeki sözler gerçekten de bir yaşamın özü, bir manifestonun özetidir. Ancak biz daha çok ilk kısma takıldık, hani şu ‘Affınıza sığınarak…` kısmına.

“Affınıza sığınarak…” söz öbeği herkeste bir merak uyandırır. “Acaba ardından ne gelecek?” diye düşünülür. Ben de düşündüm tabii. Bir taziyede, hele de merhumenin oğlu ayıp ne söyleyecektir ki, sözlerine ‘affımıza sığınarak` başlar? O birkaç saniye bayağı uzun geldi bu kardeşinize. Ve dedi ki: “Allah`u Teâlâ bize çocuk verirken, yeni doğan çocuklarımız nasıl bize sevinç veriyorsa…” İşte Yusuf`un edebi, Yusufların iffeti bu… Emanetten bahsederken bile edepli, iffetli. İffet sadece Züleyha`dan kaçmak değildi, bunu öğrendik yeniden, pekiştirdik. Hele şu çocuk mevzularını herkesin çekinmeden konuştuğu bir dönemde güzel bir ders oldu anlayana...

Hz. Yusuf`un ‘Zindan bana bunların teklif ettiklerinden daha sevimlidir.` sözü hakkında ‘Selamet isteseydi selamet verilirdi. Zindan istedi, zindanı verdi Allah.` diyenler var. Kulağa hoş geliyor. Ama kardeşim, Yusuf selamette olsa da, afiyeti tamam olsa da, ne yapacaktı iffetsiz toplulukların, edepsiz bir ülkenin ortasında? Önce edep gelecek, edepsizler Yusuf`un temizliğine şahitlik edecek, sonra Yusuf zindandan çıkacak inşâAllah…