Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah`a, salât ve selam da O yüce Rabbin pak Resulüne olsun.
Dünya; kahrı zor, mü`mine zindan ve imtihanları aralıksız olan bir mekân… Hele de cennetten inmiş bir tür olan biz Âdemoğulları için dünya adeta sürgün yeri… Sahi, neydi cennetten düşüş nedenimiz? Neydi bizi bu dünya sürgününe gönderen sebep? Neydi ilk kaybedilen imtihan? Elbette helal gıda… Cennetteki sayısız nimetler dururken, şeytanın ‘ebedî yaşam` yalanıyla kandırılan ana-babamız, gıda konusunda Allah`ın hudutlarını çiğnemişti. Âdem aleyhisselam bir peygamberdi ve ebedi yaşayarak Allah`a daha çok ibadet edeceği vehmine kapılmıştı. Yani şeytan ona sağdan yaklaşmıştı. Biz de onun çocuklarıyız ve artık şeytanın bize sağdan yaklaşmasına gerek bile duymadığı apaçık ortada. Önümüze ne koysa, gözümüze neyi gösterse, dikkatimizi neye celb etse hemen alıp yiyoruz. Sonuç mu? Efendimiz(sav)`den dinleyelim:
"Bir kimse (Hak yolunda) uzun sefere çıkar, saçları dağılmış, toza toprağa bulanmış bir hâlde ellerini semaya uzatarak: Yâ Rabbî, yâ Rabbî, diye duâ eder. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram; (hâsılı) kendisi haramla beslenmiş olursa, böyle bir kimsenin duası nasıl kabul edilir?”
Haramlar ve helaller belli olduğu halde, sırf üşengeçliğinden dolayı çocuğuna haram gıdalar yediren anne-babaların duası nasıl kabul edilecek? Hemen her gün yeni yeni şeyler öğreniyoruz. Peki, bu bilgimiz bizim lehimize mi yoksa aleyhimize mi delil oluyor?
Geçen yaz kıymetli iki dostumla bir araya gelmiştik. Konu helal gıdadan açılınca, birisi telefonundan bir resim gösterdi. Kılı kırk yaran, hemen her şeye dikkat ettiğini sanan ben adeta şoke oldum. Sodyum metabisülfit adı verilen katkı maddesi, kömür katranından yapılıyormuş ve asla helal olma durumu yokmuş. Çok yabancı bir kelime, öyle değil mi? Ancak aldığınız her pötibör bisküvinin, hemen her çubuk krakerin, -reklam olmasın şimdi, isim söylemeyeyim- arasında çikolata olan şu büyükçe bisküvilerin, sonra acil durumlarda misafire ‘ikram` edilen bisküvilerin, kısacası çıtır çıtır olan hemen her yiyeceğin ambalajında bu isim yazıyor. En eski, en masum görünen, dahası en dandik yiyeceklerdir pötibör, çubuk veya balık krakerler. Hani, tenezzül edip içine katkı maddesi bile koymazlar gibi geliyor insana. Ama öyle değil işte.
Acı olan şu ki, lafı açılıp da bunlardan bahsettiğinizde, içindekinin haram olduğunu bilmesine rağmen muhatabınız 25 kuruşu çöpe atmak istemiyor ve alelacele tüketiveriyor. İçkinin yasaklandığı ayetler nazil olduğunda sokaklardan günlerce içki akmıştı diyor Ashâb-ı Kiram (r.anhum). Biz bugün bir ufacık krakerden vazgeçemiyoruz. Asr-ı Saadette yaşamayı arzu ediyoruz; ama o dönemde yaşasaydık “Şu evdeki şarapları bitireyim, ondan sonra uygularım ayeti” derdik herhalde.
Siz ey genç ve bekâr kızlar! Evleneceğiniz kişilerden altın, para yerine ‘eve helal gıda alma` sözü isteyin. “Adını bilmediğimiz ülkelerde, beldelerde yaşayan kardeşlerimize de yardım eyle İlâhî!” deyin. Helalini tercih ettiğiniz birkaç lokmadır belki bütün İslam coğrafyasını kurtaracak olan.
Bu arada, özene bezene yaptıkları pastayı, helal olmadığını öğrenince imha eden çok güzel gençler var. Hep büyüklerin ellerinden öpülmez. Rabbim sayılarını artırsın.