Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah`a; salât ve selam da O`nun pak Rasûlüne olsun.

“Baba! Neden iyiler fazla yaşamaz?” demiş çocuk. “Sen bir gül bahçesine girsen ilk hangi gülü koparırsın evladım?” demiş babası… “Elbette en güzel olanı.”

Adana… yurt binasıyla birlikte canların, canlarla birlikte yüreklerimizin yandığı yer. Anne-kız aynı yangında, alevler arasında… anne yaralı çıkar, kızı şehid olmuştur. Anne kendi acısına mı yansın, yanan kızına mı? Düşünmek bile tüyler ürpertiyor; hani diyorsunuz, hiç mi saklanacak bir yer yoktu? Hiç mi sığınacak bir ufak delik, minik bir kızın sığacağı kadar da bir alan kalmamış mıydı koca yurt binasında? Hani deprem olunca küçük yerlere, tuvalete, banyoya kaçın denir ya, tuvalet banyo da mı tutuşmuştu? Böylesi bir can pazarında, Allah`ın dinini öğrenmek için giden körpe yavrular nasıl can verdi? Allah`ım ailelerine sabırlar ihsan et.

Adana… Dindarlığın çok da revaçta olduğu bir şehir değil açıkçası. Sokaktaki hemen her siyah örtülünün Suriyeli muamelesi gördüğü bir yer... Suriyeli muamelesi dediysek, yardım ediyor değiller Suriyelilere. Bir defasında toplu taşıma aracında muavin 25 kuruş fazla alınca uyardım kendisini. Ne dedi biliyor musunuz? “Abla kusura bakma, ben seni Suriyeli sandım.” “Suriyelinin Rabbi ile benim Rabbim bir. Yarın bunun hesabını senden sorar.” dedim ben de.

Her yerde İslami programlar rahatça yapılır; Adana`da bin bir engel çıkarılır. Buna rağmen o programı yapmayı başaran görevlilere dava açılır. Sokakta tam bir tesettürle ya da cübbe sarıkla huzurla gezemezsiniz. Kendi komşunuz bile en ufak şeyde sizden şüphelenir.

Örnekleri çoğaltmak mümkün ama gereksiz. İşte bu ahvalde, tam “Rabbim Adana`yı kendi haline bıraktı.” Derken meydana gelen bu acı haber, aslında Rabbim`in Adana`dan kudret elini çekmediğini düşündürdü bana. Rahmetin bir kısmı acıtır. Anne olmak da Allah`ın rahmetidir mesela ama doğum yapmak dünyanın en sancılı olaylarından biri. Anne acı çeker, sancılarla kıvranır ve Rabbi onun kucağına bir şefkat, yüreğine bir merhamet bırakır. Annelik vasfı taşıyanlara has bir rahmettir bu tabii ki. Annelikten nasibi olmayanlar sadece sancıyı görür ve doğan yavruyu kaldırır çöpe atar. Allah, onun kalbinden merhameti almıştır çünkü. İşte Adana`daki bu acılar ötesi olaydan çıkardığım teselli budur. Allah bizi de kabul etti artık diyorum. Bilmem böyle düşünmek haddi aşmak olur mu?..

Hepimiz için çok acı fakat Rabbim bizden de şehitler aldı. Bizden de kurban kabul buyurdu. Halep`e kardeş kıldı bizi. Yavrusu şehid olan ana-babaları, dünyadaki mazlum ve mustazaflara davadaş kıldı. Ateş sadece düştüğü yeri yakmadığı gibi, sabır ve selameti de Rabbim hepimizin, bu acıyla kıvranan, ağlayan gönüllere yazsın.

Olay elbette araştırılır, olayda ihmali olanlar en rütbelisinden en rütbesizine kadar en ağır şekilde cezalandırılır ama ana babaların yanık yüreğine merhem ancak Rabbimdendir. O merhemi dualarımızla biz sürmek zorundayız. Birbirimizin acısını kalbimizde paylaşarak hafifletmek ve duanın merhemiyle kardeşlerimizin yaralarına müdahale etmek zorundayız. Kıymetli bir şair diyor ki: “Duanın merheminden sürülen yaralar iyi olmaz mı?” Olur elbette…  Avuçlarımızdaki merhemi esirgemeyelim kardeşlerimizden.

Allah`ım… Acımızı hafiflet, sıkıntılarımızı gider, göğsümüze genişlik ve ferahlık ver. Şehitlerimizin şefaatinden mahrum etme bizleri ey Rabbim. Ailelerine öyle bir sabır ver ki, görenler onların metaneti karşısında şaşkına dönsün. İslam düşmanlarına fitne kılma bizi, onların elinde ve dilinde oyuncak eyleme ya Rabb! Başımıza gelen musibetleri kullanarak bizim ve bizim şahsımızda Sen`in dininin itibarını düşürmeye çalışanlara fırsat verme. Tarikatlarımızı, cemaatlerimizi, dernek ve vakıflarımızı, kısacası ümmetimizi muhafaza buyur. Amin.