Hamd, âlemlerin Rabbine;

Salât ve selam da O`nun pak Rasulü`ne olsun.

Ramazan ayının yoğun temposunu ve bayram telaşını geride bıraktığımız sıcak günler yaşıyoruz. Hava sıcak, gündem sıcak, terör eylemleri yüzünden vefat edenlerin evleri daha sıcak… Asr-ı Saadette böyle değilmiş; bir yere ateş düşerse tüm mü`minleri yakarmış. Günümüzde ise ateş sadece düştüğü yeri yakıyor. Gönül istiyor ki bunlara değinelim ama kelimeler biter fakat biz acının tanımını bile yapamayız.

Yaza yakışmayan haller, yaşantılar, eylemler ve söylemlerin hiç bu kadar bir arada olduğunu görmemiştik. Kudüs`ün mahzun gönlü daha bir mahzun oldu bu yaz. Filistin daha bir içine kapandı. Mavi Marmara gazileri hüzne boğuldu, şehitleri ise eğer şehit olmasalardı eminim ki kemikleri sızlardı. Bütün bunlar da yakışmadı yazın sıcağına.

Çok sıcak efendim çok… Piknik yapacak bir avuçluk su kenarı varsa, orada çoğunlukla türlü günahlar işleniyordur. Plajlar ve tatil beldeleri ise lafı edilmeyecek kadar berbat halde... Kendine yazık eden insanlar sokaklarda adeta çıplak gezmekte ve onların bu hali mü`min gönülleri hüzünlendirmektedir. Kadının bu kadar teşhir ürünü olduğu bir yaz da daha önce görmemiştik. Özgürlük bu kadar kölece olmamalıydı. Bu da yaza yakışmayan bir manzara.

“Peki sıcak, cayır cayır yakan yaz günlerine yakışan nedir?” diye sorulsa, ‘hakkını vere vere tesettüre bürünmüş kadın` derim. Hem dünya, hem ahiret ateşine karşı siper almış, Rabbinin ayetinin altına girmiştir o.

Size de olur mu bilmem; bazı ayetleri okurken zihnimde değişik senaryolar canlanır. A`raf sûresi 26. ayette ‘Ey Âdemoğulları! Size edep yerlerinizi örtecek elbise ve giyinip süsleneceğiniz bir giyim indirdik.` buyuruyor Rabbimiz. Ayet elbette erkekleri de ilgilendiriyor ancak gözümün önüne hep şu sahne gelir: Gökten elbiseler iniyor ve insanlar altına girip o elbiseye bürünüyor. Çeşit çeşit elbiseler… Yazı sıcak kılan Allah, sanki bir şemsiye gönderiyor da insanlar da iman derecesine göre giyiniyor. Kimi “Hava çok sıcak!” diyor ve elbiseyi reddediyor. Kimi de “Bu elbiseyi bana bu sıcakların Rabbi gönderdi. Bir bildiği vardır.” deyip giyiyor, maddi ve manevi huzura kavuşuyor. İnsanlar elbiseleri giyinip süslenirken ayet devam ediyor: “Takva elbisesi… Bu daha hayırlıdır.” Hemen nurdan bir giysi iniveriyor ve süsleri namahreme görünmeyecek şekilde kapatıyor. Başlar öne eğiliyor, bakışlar yere odaklanıyor, kalpler kan dışında huşu ve huzur pompalamaya başlıyor.

Sıcaklarda tesettüre bürünen kişi adeta şunu diyor: “Yaptıklarım, yapacaklarımın teminatı. Bu sıcakta örtünebiliyorsam ey Rabbim, senin yardımınla çok daha güzel işler yapacağıma söz veriyorum.”

Tesettürün adeta adının kaldığı ve içinin boşaltıldığı şu devirde tesettürün hakkını vermeye çalışmak, yaza en çok yakışan amel… Hele de örtünen kişi bir genç kızsa. Kadınlar fıtraten beğenilme arzusu ile yaratılmışlardır. Kırk kat çarşaf da giyse kadının içine bu duygu gelebilir. Helale kullanılmazsa helake götürebilir. Bu arzunun en yoğun olduğu zaman da muhakkak ki gençlik yıllarıdır. Gençken, duyguların en yoğun olduğu dönemde, yaşıtları türlü melanet peşindeyken sırf Allah için tesettüre bürünen genç kız, bir iffet abidesidir. Bir ton laf duyar o: “Gençliğini yaşa, yaşlanınca örtünürsün.” “Mesleğini eline al öyle örtün.” “Yanmıyor musun bu sıcakta, çatlamıyor musun?” “Öcü, hayalet, canavar…” vs.

‘Yanmıyor musun?` diye soranlara ‘Sen yanmıyor musun?` dediğinizdeki yüz ifadeleri görmeye değer. Zaten ‘Çatlamıyor musun?` diyen kendi çatlıyordur sen yapıyorsun da o yapamıyor diye. Böyleleri için de bolca dua etmeli.

Rabbim tesettürlü kardeşlerimizi tesettürün kemaline ulaştırsın, kalplerini batıla örtsün, hakka açsın. Henüz örtünmemiş olanlara da tesettürün lezzetini bir kez olsun tattırsın. Bir kez tadınca zaten vazgeçemezler.

Yaza yakışanların artması duasıyla… Rahman`a emanet olunuz.