Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasulüne olsun.
Ülkemiz de dâhil olmak üzere dünya büyük bir buhrandan geçiyor. Hemen hemen hiç kimse mutlu değil. Kime dokunsanız ‘bir dokun bin ah işit’ modunda… İntiharlar, öldürmeler, çocuk kaçırmalar, salgın hastalıklar, ekonomik kriz, zamlar, faizler ve daha niceleri… Bunu siz de düşünmüşsünüzdür: Neden mutlu olamıyoruz?
Müslümanlar olarak biliyoruz ki dünya müminin zindanıdır. Rasulullah (aleyhisselatu vesselam) böyle buyurmuş ve biz buna iman ediyoruz. Ancak cennete göre bir zindan olması gereken şu imtihan dünyasında mutlu olmaya hiç mi hakkımız yok? Elbette var. Yani sürekli mutsuz olmaya gelmedik bu dünyaya. Dünyanın zindan hükmünde olması, cennetteki yerimize göre vurgulanmış bir mecazdır. Ancak bakıyoruz ki içinde bulunduğumuz şu dünya sadece mümine değil herkese zindan olmak üzere.
Kelebek Etkisi nedir bilir misiniz? Küçücük bir olay olur ve o olayın sebep olduğu olaylar silsilesi büyük sorunlara, facialara neden olur. Bununla ilgili bir hikâye anlatsak yeridir:
“Bir gün bir kadın süt sağarken, şeytan gidip buzağının ipini gevşetiverir. İpinden kurtulan buzağı annesini emmeye koşunca inek hareketlenir, süt kovasını devirir, kadın da yere düşer, başı yere çarpar ve bayılır. Kadının kocası gelip de karısını yerde yatarken görünce, ineğin onu öldürdüğünü düşünerek ineği silahıyla vurur. Sesleri duyan kayınbaba da yerde yatan kızını ve damadının elindeki silahı görünce, damadına ateş edip onu yere serer. Az sonra kadın kalkar ki kocası ölmüş, inek elden gitmiş. Babası katil olmuş. Şeytanın ipi gevşetmesi, kelebek etkisine neden olmuştur ve şeytan kıs kıs gülerek der ki: ‘Ben ipi gevşetmekten başka ne yaptım ki?’”
Bir ipi gevşetince böyle facialar meydana geliyorsa, dünyanın gözü önünde Büyük Şeytan ve yandaşlarının yaptığı katliamların hangi etkilere sebep olduğunu bir düşünelim. "Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar." (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66) buyuruyor Efendimiz (aleyhisselatu vesselam). Biz müminlerin sıkıntı çekmemiz işte bundan.
Ancak görüyoruz ki Müslüman olmayanlar da huzurlu değil. Dünya bir keşmekeşin içinde oradan oraya yuvarlanıp duruyor. Zira Allah’ın bütün kulları nihayetinde birbiriyle alakalıdır. Hepimiz Âdem aleyhisselam’dan geldik. Mayamız bir, özünde kardeşiz. Et tırnaktan ayrılmaz, derler ya. Gazze’deki mazlumlar, dünya insanının hiç değilse kardeşidir, hemcinsidir, insandır. Bir karıncayı ezdiğimizde bile vicdan azabı çeken bizler, gözlerimizin önünde açlıktan, susuzluktan ve bombardımandan dolayı ölen bebekler, kadınlar ve çocuklar varken nasıl huzurlu olabiliriz ki?
Hepimizin insan olduğumuzu, insanın insana arka çıkması gerektiğini, hayvandan daha aşağı kimselerin zulümlerine karşı tek yürek tek bilek hareket etmeyi öğrendiğimiz zaman huzur da kalbimizde yer edecek inşaallah.