Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasulüne olsun.
Başlıktaki atasözümüz ne kadar güzel öyle değil mi? Komşusunun, çevresinin, dahası insanlığın iyiliğini istemek çok büyük bir erdemdir. Aslında dikkatli düşünülürse çevremizin iyi olmasının bize de çok büyük katkıları vardır. Bu, maddi manevi böyledir.
Komşunuz fakirse, onun derdiyle siz de sıkıntıya girersiniz. Ayyaş bir serseri ise attığı naralar sizi de rahatsız eder. Komşunuzun çocukları ahlaksız ise o ahlaksızlıktan eninde sonunda sizin çocuklarınız da nasiplenir.
Girdiği her işte, yaptığı her girişimde başarısız olan biri, çevresine ümitsizlik yayar. Ancak başarılı birinin çevresindekiler onun başarısından etkilenip ilham alarak kendilerine yeni alanlar açar ve yeni işler edinirler.
Birilerinin iyiliğini istemek bu kadar zor olmamalı. Okulda, ortamda, mahallede, camiada… Hasılı her yerde kazanılan başarılar bizim başarılarımızdır. Çünkü biz o çevreye aitiz. Dikkat ettiniz mi bilmem; herkes sizin başarısızlığınızda, kötü gününüzde sizi teselli edebilir ancak başarılarınızı takdir etmek ve iyi gününüzde tebrik etmek herkesin harcı değildir.
Mahalleden, semtten, şehirden dışarı çıkıp ülkece elde ettiklerimize bakalım. Kazandıklarımız, kaybettiklerimiz neler? Nelerde başarıya ulaşmışız, neleri kaçırmışız? Ülkenin refah düzeyi neden daha iyi değil? Mesela Türkiye’nin bir yıllık kayısı ihracatıyla neden sadece altı adet uçak alınabiliyor? 700 TIR’a yakın demir satıp bir TIR cep telefonu alabiliyoruz. Katma değerli ürünlerimiz neden az?
Ülke sınırlarından da dışarı çıkalım, biraz çevreyi gezelim. Rabbim hepsine selamet versin. Zira onların selameti bizi de etkiler. Belki gerçekte düşmanımız olan Yunanistan’ın bile başına kötü bir hadise gelse, bizler de vicdani ve insani olarak etkileniyoruz.
Geçelim kardeşimiz dediğimiz Doğu Türkistan’a, Arakan’a, Suriye ve Filistin’e, Çeçenistan ve Irak’a… Hangisine yetişeceğimizi şaşırıyoruz. Ulaştırabildiğimiz yardımlar, ihtiyaçların dişinin kovuğuna bile yetmiyor. Göndermeyelim mi peki? Elbette gönderelim ama demek istediğim şu ki, artık daha çok kazanmanın yollarını araştıralım. Devletlerden ve başkanlarından hayır yok. Biz bu hayrı şahsi olarak kendimiz yapmanın, daha çok mazluma ulaşmanın yollarını arayalım.
Tembel değil çalışkan, tüketen değil üreten Müslümanlar olalım. Piyango bileti alan kişinin bile “Çıkarsa fakirlere dağıtacağım.” diyebildiği canım ülkemde daha çok çalışmak, verimli çalışıp maaşı da yüksek tutmak ayıp veya günah olmasa gerek. Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun.