Hamd âlemlerin Rabbine, salat ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.

Karamsarlık mı dersiniz hak mı verirsiniz bilmem ama Müslümanlar olarak birçok konuda ne kadar da eksiğiz. Güçlü Müslümanlar olmamız gerekirken bazı konularda ne kadar da zayıf ve cılızız. İslam devletini evlerimizde kurmaya çalışırken, dışardaki dünyayı nasıl da unutmuşuz. Evlerimiz belki küçük bir İslam devleti ancak dış dünyamız adeta güçlü kötülük imparatorluklarıyla çevrili…

Biz büyükler bir manada direnebiliyoruz. Bakmıyoruz, izlemiyoruz, gitmiyoruz, onların günlerini/bayramlarını kutlamıyoruz ancak çocuklarımızı bunlardan nasıl sakındıracağız? Özellikle okullarda bayram havasında kutlanan batıl etkinliklerden, topluca gidilen filmlerden, tiyatrolardan, gezilerden, henüz bembeyaz bir sayfa gibi tertemiz dimağları nasıl koruyacağız? Küfrün kucağından aldığımız bir genci elimizde nasıl tutacağız? Var mı bizim küfre karşı alternatif silahlarımız?

Var mı bizim bir tiyatro ekibimiz? Hâlbuki çocuklardan bir ekip bile kurulabilir. Yahut bu iş için Müslümanlar görevlendirilebilir. Çocuklarımız neden LGBT’nin L’si olan Elsa’nın tiyatrosuna maruz kalsınlar ki? “Ne olacak canım bir tiyatrodan yahut çizgi filmden?” ile başlayan süreçte bu kötü karakterler çocuklarımızın çantasına, suluğuna, kalemliğine, defter kabına, tokasına, kalemine, uç kutusuna, başındaki tacına, ayağındaki ayakkabısına yani tepeden tırnağa her yerine nüfuz ediyor.

İnsan birini çok sevince onun hatalarını görmüyor. Daha da kötüsü, sevdiği kişinin hatalarını doğru bir şey olarak görebiliyor. Çocuklarımızı çelik ağlarla ören bu kötülüklere karşı bir çalışmamız var mı?

Hikâyedeki gibi; herkes, birinden bir şeyler bekliyor. Aslında işi herhangi biri de yapabilir ancak hiç kimse yapmıyor. Sonuçta herkes, birini suçluyor. İşte o herkes biziz. Öğretmeniyle, müdürüyle, sorumsuz velisi ile üretkenliği yerine hep tüketen yetenekleri ile biz…

Enfal suresinin 60. ayetini sadece savaş hazırlıkları olarak görüyorsak hâlâ birtakım eksiklerimiz var demektir. “Onlara karşı gücünüzün yettiğince kuvvet hazırlayın…” buyuruyor Rabbimiz. Bedir’de binlerce melekle desteklenen bir avuç topluluğa inen bu ayet-i kerime zihinleri, kalpleri ve ruhları esaret altındaki bizler için sadece savaş araçlarını tavsiye ediyor olamaz.

Zihinleri kuşatılmış ve dahası bu kuşatmaya alışmış bir halkın devleti ne kadar özgür olabilir ki? Zihinlerimizi kurtarmalıyız. Kendimiz için elimizden bir şey gelmiyorsa da gelecek nesillerimiz, torunlarımız için maddi manevi yatırım yapmalıyız. Dünyanın; batıl düzenlerin, Deccallerin ışıltılarına karşı evlatlarımıza açacağımız bir alanı olmalı. Oyunsa oyun, eğlence ise eğlence… Zira çocuklar oyunla ve eğlence ile öğrenir.

Rabbim gayretimizi artırsın. Bizi ve nesillerimizi asrın ve geleceğin fitnelerinden muhafaza buyursun. Eksikliklerimizi muhabbeti ile tamamlasın.