Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasûlüne olsun.

“Bizim çocukları hastaneye getirdim.” “Hayırdır abi, inşallah kötü bir şey yoktur. Nesi var?” “Yok yok, bebek bekliyoruz ya.” “Bebek mi? Sizin çocuk kaç yaşında ki?”

Şahıs, diyalogda geçen “bizim çocuklar” tabiriyle eşini kast ediyor. Tamam, belli bir arkadaş grubunda bunu anlayan anlar. Söylenmemesi gereken bir şey olduğunu da iddia etmiyoruz. Ancak bu “bizim çocuklar” sözünün uzun yıllar söylenmesi neticesinde bazı kimselerde eşin gerçekten de çocuk kadar değeri kalmadığını esefle gözlemliyoruz.

Bazı erkekler de maalesef neredeyse eşinin çamaşır asmasına, katlamasına kadar her şeyi arkadaşlarına anlatacak, övecek derecede rahat… “Bizim hanım çok güzel yemek yapar. Çok güzel sözleri var. Çok gayretli ve maharetlidir…” İyi de kardeşim ne yapalım? Bize ne? Bu ikinci grupla karşılaşan birinci grup eşler rahatsız olmakla birlikte içten içe evdeki “çocuklarının” ne kadar beceriksiz olduğunu da düşünebiliyorlar. Ya da eşlerine o becerikli kadından söz edip zaten hiçbir zaman kadın yerine koymadıkları eşlerini iyice küçültüyorlar.

Bir ailede kadının kendini değersiz hissetmesi kadar büyük bir musibet yoktur. Kendini değerli hisseden kadın güçlü olur, medeni cesareti çok olur. Hal böyle olunca yemekleri de güzelleşir, ev işleri de, cemali de.

Gelelim en önemli yere… Efendimiz(a.s.v.) bizim için en güzel örnek değil mi? Bir gün ashabına nasihat ederken “Dininizin yarısını şu Hümeyra’dan öğrenin.” buyuruyor. Hümeyra, al yanaklı demektir. Hümeyra diye bahsettiği kişi de Efendimizin en genç eşi olan Âişe Annemizdir.

Burada şöyle bir ayrım çıkıyor önümüze: Efendimiz aleyhissalatu vesselamın diğer eşleri gibi Âişe Annemiz de, müminlerin anneleridirler. Günümüz erkeklerinin, eşleri hakkında böyle sözler kullanması doğru olmaz. Hatta ashab-ı kiram dahi eşlerinden böyle söz etmemişler. Ancak kendimiz için “bizim çocuklar” ile “al yanaklı” arasında bir orta yol bulmak zorundayız.

Beyefendiler! Hanımlarınızın kadınsı özelliklerini yani dişiliğini belli etmemek adına kişiliğini de ortadan kaldırmayın. Soy ağacınızın devamını sağlayan o gövdeyi, Allah’ın size emanet olarak verdiği o kıymetli canı kıymetsiz görmeyin. Eşinizle ve ailenizle ilgilenin. Öyle davranın ki onlara, kapıda bekleyecek kadar sevsinler sizi. Ama kapıda beklemelerini de boşa çıkarmayın.

Esma b. Yezid (r.a) Efendimiz (a.s.v.)’a şikâyete gitmiş. “Biz sizin ihtiyaçlarınızı karşılıyor, çocuk doğuruyor, o çocuklara bakıyoruz. Siz cihada gidip sevap kazanıyorsunuz ama biz evde rezilliğimizle kalıyoruz.” deyince Efendimiz(a.s.v.) “Siz de evde oturduğunuz yerde çocuklarınıza bakarak aynı sevabı alıyorsunuz.” buyurmuş.

Allah aşkına arkadaşlarınızla çay içmeyi, gezmeyi, alışveriş merkezlerini gezmeyi cihatmış gibi savunup da hanımlarınıza “sabırsız” damgası yapıştırmayın. Çok sabırlıysanız gezip tozmak yerine 3, 4, 5 yahut 6 çocuğunuzla ilgilenin de hanımlar da ev işlerini rahat görsün vesselam.