Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.

İmtihanları eskiye nazaran daha kolay olmakla birlikte, azaba en çok çarptırılacakların olduğu devir herhalde bizim devirdir. Hayat şartları kolaylaştıkça yerleşen bir rehavet, emir ve yasakları uygulamak kolaylaştıkça bizi dürtükleyen bir şeytan var.

Avustralya’nın deve katliamı olayı hepimizin malumu… Sonrasında bir hafta içinde art arda gerçekleşen sel baskını, şiddetli dolu yağışı ve kum fırtınası da… Ne olmuştu? Çok fazla su içen develer, Avustralya’da su kıtlığına neden oluyormuş! Salih aleyhisselamın mucizesi olarak Allah’ın kayadan çıkardığı deve için de aynı şeyi söylememişler miydi? Hâlbuki o deve, halkın suyunu içse de süt ihtiyacını fazlasıyla karşılıyordu. Fakir ailelerin evine o deveyle süt girmiş, fakir çocukları o deve vesilesiyle sütle tanışmışlardı.

Başta dedik ya imtihanımız eski dönemlere nazaran hafif diye… Allah Semud kavmine indirdiği devenin kesilmesini kesinlikle yasaklamıştı. Avustralya’daki develer içinse böyle bir yasak söz konusu değil. Derin dondurucularda bir ürünün bir yıla kadar saklanabildiği bir devirde o develer asla ziyan olmazdı. Hadi kendileri uğraşmak istemedi. İHH’nın “Kesip fakir ülkelere götürelim!” teklifini de kabul etmediler. Bizde bir söz var: “İt ne yer, ne yedirir.”

Sonuçta bir gün sel vurdu, bir gün golf topu büyüklüğünde dolu ile araçları ve ağaçları mahvoldu. Sonraki bir gün de onca yağmura yaşa rağmen kum fırtınası sardı şehirlerini. Böylelikle Müslümanlar olarak, istisnai durumlar için inmiş olanlar da dâhil, ayetlerin günümüz için de geçerli olduğunu görmüş olduk. Kur’an yaşamın orta yerindedir, sürekli yaşanır, yaşatır. Bunu sadece büyük olaylarda değil hayatımızın her anında görmek düşer bize ki Kur’an’la hayat bulalım.

Avustralya’daki deve olayı çoğunluğun gözünün önünde yaşanan ve topluca tepkilerin verildiği bir olay… Peki ya her gün teker teker önünden geçtiğimiz ve tek başımıza olduğumuzu düşündüğümüzden tepki göstermediğimiz zulümler? Leğende Japon balığı (alan da fanusta besliyor), kolide civciv, sepette ördek yavrusu satanlar? O masum yavrucakları her gelen bir tutuyor, sıkıyor, incitiyor. Peki ya yazın sıcağında ayakları erircesine asfaltta fayton yürüten atlar? Dişi için öldürülen filler, derisi delinmesin diye yerden yere vurularak diri diri yüzülen foklar, penguenler ve daha niceleri…

İnsanlık olarak zulmeden ve seyredenler olarak ikiye ayrılmışız. Arada birtakım tepkiler olsa da sesleri cılız olduğu için duyulmuyor. Aslında deve olayında olduğu gibi Allah bütün bu zalimleri tıkır tıkır cezalandırıyor da o insanlar yine de anlamıyor. Onlar gidiyor, yenileri geliyor. Yenileri de eskilerden ibret almıyor.

Rabbim dilsiz kullarını zalim insanların şerrinden korusun. Etkili, yetkili ve hakkaniyetli bir hayvanları koruma derneği açılması hususunda, etkin Müslümanlara ilham ve güç versin.