Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.

Sağır kurbağanın öyküsünü bilirsiniz. Kurbağalar bir kuleye tırmanma yarışı yapacaklarmış. Yarış başlamış fakat seyirci kurbağalar “Zavallılar, o kuleye asla tırmanamazlar.” tarzında konuşup yarışmacıların moralini bozmuşlar. Bir, iki derken bir tanesi hariç bütün yarışmacılar yarışı bırakmış. Yarışı tamamlayan kurbağaya bu işi nasıl başardığını sorduklarında anlamışlar gerçeği: Kazanan kurbağa sağırmış.

Çocuklarımızın da biraz sağır olması gerekmiyor mu? Ümmetin paramparça bölündüğü, kutsallarımızın işgal edildiği, değerlerimizin ayaklar altına alındığı, okullarda türlü ahlaksızlıkların yayıldığı ve devran böyle devam ederse elimizde hiçbir şeyin kalmayacağı şu devirde çocuklarımız sizce de gereğinden fazla şey duymuyor mu?

Evvelki yazımızda Çocuklar Neyi Duymasın demiştik. Bu yazı da onun devamı olsun inşâAllah. Çocuklarımız neyi yapıp neyi yapamayacaklarını bizden öğrenmesinler. Ne kadar kabiliyet ve güçleri var bırakalım ve beraber görelim. Ana/baba yüreği, evet bazı şeyler bize zor gelecek ama çocuk adına karar vermede biraz sakin olalım bakalım. Çocuğumuzun medrese/hafızlık ve okulu bir arada götürüp götüremeyeceğini istişare ederken, çocuk bunu duymasın. Duyup da kendini sınırlandırmasın, “Acaba yapamaz mıyım?” gibi bir düşünceye kapılmasın. Kaldı ki hafız olamasa bile o yolda yürümesi yetmez mi? Ha, elinden tablet düşmeyen, bebeklikten itibaren zihni dağıtılan bir çocuk elbette medrese+okul sisteminde çok zorlanacaktır.

Hemen herkes bir kurtarıcı bekleyişinde… Bir kurtarıcı Kudüs’ü kurtarsın, biri Arakan’a yetişsin, diğeri Doğu Türkistan’a; bir diğeri toplumsal yozlaşmayı ortadan kaldırsın yahut bunların hepsini tek bir kişi yapsın. Hep bekliyoruz ki biri yapsın. Çocuklarımız bizim bir Fatih, bir Selahaddin beklediğimizi ve bu beklentimizin hep başkalarından olduğunu duymasın. Çocuklarımız ‘beklemeyi’ değil ‘olmayı’ duysun ve ona göre çabalasın. Geleceğin Fatih’i olmak için çabalayıp dursun. Olamasa da yaklaşır bari.

Unutmamalıyız ki bütün başarıların yolu namazdan geçer. Namazı yarım yamalak olanın işleri de idealleri de yarım kalır. Namazsız kazanılan başarılar, kişinin ölümüyle birlikte (kişiye olan) faydasını yitirir. Namaz; huzur, çaba ve düzene atılan ilk adımdır. Aman ha, çocuklarımız, saate bakıp da “Daha vaktin çıkmasına var.” dediğimizi duymasın. İlle duyacaksa, “Ezan okunacak, abdestimi alıp namazın vaktini bekleyeyim.” dediğimizi duysun. “Daha vakit var” diye diye namazı son vaktinde kılmasını aşılıyoruz çocuğun bilinçaltına.

Gıybet etmeyelim ama ediyorsak da çocuklarımız çay-çerez eşliğinde gıybet ettiğimizi duymasın. Yalan söylediğimizi çocuklar değil melekler bile duymasın. Rabbim, çocuklarımızın zihnini bizim işgalimizden korusun. Onlara bilmeyerek zarar verme günahından da bizleri muhafaza buyursun.